4 Haziran 2011 Cumartesi

Üç farklı jenerasyon, üç farklı Bordeaux


Yabancı dil olarak en erken Fransızca'ya el attığım için haliyle de yurt dışında en erken ilgilenmeye başladığım lig Fransa ligi olmuştu. Ancak itiraf etmek gerekirse ne oynanan futboldan ne de bünyesinde bulundurduğu futbol hikayelerinden o kadar da etkilenmedim. Belki de sebep sadece daha sonradan haşır neşir olduğum Premier League ve La Liga'nın onu gölgede bırakmaya yetmesiydi.

Belli dönemlerde belli başlı başarılı kadrolar ortaya çıkar. Fransa Milli takımının yeni oyuncularının çoğunluğunu kadrosunda bulunduran ve yurt dışından bu kadroya iyi takviyeler yapmayı başarmış olan takım genelde Ligue 1'de sezonu mutlu sonla kapatır. Lyon'un yedi sene üst üste şampiyon olmasının temelinde de yatan buydu. Genelde (bu sezon bir istisna) Fransa sınırları içerisinde Anadolu Devrimi yapmaya çalışan takımlara pek de alışkın değiliz. Saint-Etienne romantikliği yapmanın lüzumu yok. Çok eskide kaldı onların başarısı. Tribün bakımından bile çoğu takımla baş edemezler. Zaten PSG taraftarı "Ici c'est Paris" diye bağırmaya başlayınca neredeyse bütün Saint-Etienne'i yutacak gibi oluyor. Doğruya doğru, artık Lyon, Marsilya ve Bordeaux arasında dönüyor bu lig.

Aralarından en çok Bordeaux'yu severim. Artık şarabından mıdır, aykırı formalarından mıdır bilmiyorum. İnternetin uzak köşelerinden birinde kendi çapımda sörf yaparken üç adet kareyle karşılaştım. Üç farklı Bordeaux kadrosu. Üçü de kaliteli Fransız futbolcularla iyi yabancıları harmanlamayı başarabilmiş ve şampiyon olmuş kadrolar.


Yukarıdaki kadro 1983-1984 sezonunu şampiyon olarak kapatan, Bordeaux taraftarının hala "öyle bir kadro gelmedi, gelmeyecek" dediği takım. Ünlü Fransız spor düşünürü Jacques Goddet'nin şöyle bir lafı vardır: "Fransa'da ırkçılığın bittiğine hiçbir zaman inanmadım. Fransa'da ırkçılık kağıt üzerinde biter ama zihinlerde asla bitmez. Teni beyaz olmayan birisi Fransa'da milli takımda oynayabiliyorsa ya gerçekten çok özel bir yetenektir, ya da tanrıdır". Sosyo-kültürel olarak Fransa'da o dönem oynanan futbola baktığımızda gerçekten de siyahi futbolcuların sahalarda bugüne oranla gerçekten çok az olduğunu görüyoruz. Hatta futbol sahalarını geçtim, Paris'de birinci ve ikinci bölgede siyah tenliler o günlerde yürümeye bile cesaret edemezdi. Böyle bir havanın hakim olduğu ortamda Fransa milli takımında iki siyahi futbolcu var. İkisi de Bordeaux'lu. Birisi ayakta en solda yer alan isim Marius Tresor. Aslında bir Marsilya efsanesi olan Tresor ilk şampiyonluğunu Bordeaux'da bu kadroyla kazanmıştı. İkinci isim ise daha sonra bizim topraklardan da geçen, eski dost Jean Tigana (ayakta sağdan ikinci). Tresor'un yanında yer alan pos bıyıklı amca son iki senedir Fransa'da en çok nefret edilen adam Raymond Domenech. Alt sırada oturan sağdan iki isim ise o zamanlar Batı Almanya'da iyi işler başarmış olan Dieter Müller ve Gernot Rohr. Takım kaptanı ise Platini'nin kankası ve her sezon sonunda Ligue 1'de en iyi orta saha oyuncusuna verilen Giresse ödülünün isim babası Alain Giresse.


Bu fotoğraf ise 1995-1996 sezonu öncesinde çekilmiş. Takım o sezon şampiyon olamadı. Ancak 1998-1999 sezonunda şampiyon olan kadronun temeli ve 1998 Dünya Kupasını kazanan Fransa'nın ilk izleri bu fotoğrafta. En üst sırada soldan üçüncü isim Zinedine Zidane. Yanında da meşhur kankası, "the balon" Christophe Dugarry var. Sol aşağıda yer alan kişi İbrahim Üzülmez mi bilmiyorum ama yanında oturan adam Bask asıllı Fransız sol bek Bixente Lizarazu. Orta sırada en başta yer alan isim yine daha sonradan bizim topraklara uğrayanlardan; eski Bursasporlu Mirza Varesanovic. Alt sırada en sonda oturan isim ise Fransa milli takım formasını üç kez giyen ancak kampta teknik direktör Gerard Houllier'in cüzdanını karıştırdığı için ömür boyu milli takımdan men edilen Laurent Fournier. Platini onun için, "Zidane'dan daha yetenekliydi, ancak Zidane'dan daha iyisini yapabilir miydi, bunu asla bilemeyeceğiz" demişti.


Gelelim günümüze: 2009-2010 sezonu. Lyon'un yedi senelik hegemonyasına son veren şampiyon takım. Fransa milli takımında direkt olarak oynamasa bile kadroya sık sık çağrılan beş isim var: Yoann GourcuffAlou Diarra, Benoit Tremoulinas, Marc Planus ve Cedric Carasso. Bu düzeyde olan oyuncuların yanında Marouane Chamakh, Jaroslav Plasil ve Geraldo Wendel gibi biraz çabalayan yetenekli oyuncular eklenince de zaten şampiyonluk geliyor.

Güzel takımsın Bordeaux. Ben kendime bir kadeh Merlot Blanc dolduruyorum. Afiyetle...

2 yorum:

  1. abi peki bir dönem (90'ların ortaları, posttaki gibi) neden şu bordo üstü çubuklu formayı giydiklerine dair malumatın var mı? ya da daha önce, o forma o dönem 1. forma mıydı gerçekten?

    YanıtlaSil
  2. @Enjoy The Lappap

    o forma bordeaux'nun 115. sene için tasarladığı özel forma. asıl forma klasik lacivert üstüne çapraz beyaz şeritli.

    YanıtlaSil