28 Ağustos 2009 Cuma

UEFA Avrupa Ligi


Beklediğimden daha iyi kura çekti G.Saray ve F.Bahçe.. G.Saray F Grubu'nda Panathinaikos, Dinamo Bükreş ve Sturm Graz'la eşleşti. Panathinaikos bu sene yaptığı transferlerle Yunanistan Ligi'nin şampiyonluktaki bir numaralı adayı. Olympiacos'un 5 senedir süren hegemonyası bu sene muhtemelen sona erecek.. Kadroda Djibril Cissé, Sebastian Leto, Cleyton, Giorgos Karagounis, Kostas Katsouranis gibi önemli isimler var. G.Saray'la ilk iki için kapışırlar. Dinamo Bükreş zayıf bir takım. Geçen sezon Romanya'da 3. oldular. Marius Niculae, Bogdan Lobont, Zie Diabete önemli isimleri.. Gabriel Tamas da duygusal anlar yaşar artık (!) Sturm Graz kapalı kutu. Kağıt üstünde grubun en zayıfı. Ancak gruplara geçen sezon UEFA Kupası'nın tozunu dumana katan Metalist Kharkiv'i eleyerek geldiklerini unutmayalım. F.Bahçe için lig 1. hedef. Rakiplerini önemsemez ve küçümserse gruptan çıkamaz. Asılırsa namağlup çıkar. Hollanda'dan Twente baş ağrıtabilir. En iyi oyuncuları Arnautovic'i Inter'e sattılar. Yine de genç bir kadro belli olmaz. Steaua Bükreş her zaman için Steaua Bükreş'tir. Zayıf takım muamelesi yaparsanız canınızı yakar. (Bkz. 27 Ağustos 2008 Steaua Bükreş-G.Saray maçı) Sheriff ne olduğu belli olmayan Moldova Ligi'nin şampiyonu. Zaten bir sene Zimbru bir sene Sheriff şampiyon oluyor bu ligde. Anlaşmış gibiler! Fener burda 5 orada 3 atar. İki takıma da başarılar..

Haftasonu futbol


28 Ağustos Cuma

21.00 Beşiktaş-Gaziantepspor / Lig Tv
21.30 Mönchengladbach-Mainz / Trt 3
21.45 Barcelona-Shahktar / Star

29 Ağustos Cumartesi

14.45 Chelsea-Burnley / Spormax
16.30 Schalke 04-Freiburg / Trt 3
17.00 Bolton-Liverpool / Spormax
19.15 Manchester United-Arsenal / Spormax
19.30 Bayern Münih-Wolfsburg / Trt 3
22.00 Tottenham-Birmingham / Spormax
23.00 Real Madrid-Deportivo / Ntv
23.00 Zaragoza-Tenerife / Ntv Spor

30 Ağustos Pazar

00.30 Flamengo-Santa Andre / Spormax
15.30 Porstmouth-M.City / Spormax
16.30 Hertha Berlin-Werder Bremen / Trt 3
18.00 Aston Villa-Fulham / Spormax
18.00 A.Bilbao-Espanyol / Ntv Spor
18.30 Hamburg-Köln / Trt 3
20.00 Valencia-Sevilla / Ntv
21.00 Fenerbahçe-Manisaspor / Lig Tv
21.00 Trabzonspor-Bursaspor / Spormax
23.00 S.Moskova-R.Kazan / Spormax

31 Ağustos Pazartesi

14.15 Everton-Wigan / Spormax
21.00 Ankaraspor-Galatasaray / Lig Tv
23.00 Barcelona-Sporting Gijon / Ntv Spor

Şampiyonlar Ligi kuraları


Direkt giriyorum olaya. A Grubu Bayern Münih, Juventus, Bordeaux ve Maccabi Haifa'dan oluşuyor. Hiçbir takımın işi kolay değil. Avrupa'ya aç olan Juventus'u diğerlerine göre bir adım önde görüyorum. Van Gaal'in Bayern'i 2. olacak gibime geliyor. Takım içindeki sorunların acil çözülmesi gerekiyor. Ribery'yi satacaksa satsın. Baş ağrıttı artık bu mevzu. Forvetteki gereksiz bolluk da biraz olsun temizlenmeli. Manchester City'deki kadar olmasa da burada da bir forvet kalabalığı var. Luca Toni, Mario Gomez, Miroslav Klose, Ivica Olic'ten 1'i fazla bu takıma. Bordeaux UEFA Avrupa Ligi'ne gider. (Her sene olduğu gibi) Maccabi de bu grubun tuzu-biberi olur.
B Grubu belli gibi. Beşiktaş'a fazla şans vermiyorum. 6 puan alırsa büyük başarı olur. Ancak Beşiktaş 2. torbadan çekebileceği en iyi kurayı çekti. CSKA o torbanın en zayıfıydı. 4. torba durumu biraz bozdu. Bundesliga şampiyonu hesapta yoktu. Manchester United lider bitirir. Felix Magath'sız Wolfsburg Armin Veh'le ne yapacak belirsiz. Zico'lu CSKA'yla 2.'lik için kapışırlar. Beşiktaş büyük bir sürpriz olmazsa sonuncu olur..
C Grubu hakkında fazla yorum yapmak istemiyorum. AC Milan ve Real Madrid turlar. Marsiyla UEFA Avrupa Ligi'ne gider. Zürih'li futbolcular da maçlarda forma değiştirerek güzel bir koleksiyon yaparlar.. Kaka'nın Milan'a karşı oynayacak olması dışında kayda değer birşey yok..
D Grubu enteresan. Chelsea, Apoel, Atletico Madrid ve Porto var.. Chelsea uzun bir aradan sonra grup sürecini sancılı yaşayabilir.. Atletico Mardrid ve Porto her zaman için sinir bozucu takımlar olmuşlardır. Ancelotti fazla güven vermiyor. Hiç belli olmaz! Apoel turistik gezi yapacak bol bol..
E Grubu savaş alanı gibi geçecek. Liverpool 1. sırayı kapar. Geçen sezon kaçan şampiyonluğun ardından insanlar Lyon'un adını biraz unuttu. Hatırlatmak için iyi bir fırsat.. Uzun bir aradan sonra Şampiyonlar Ligi'ne katılan Fiorentina da kolay lokma olmadığını göstermek isteyecek.. Macaristan şampiyonu Debrecen de en az 2 takımdan puanını alır, grubun kaderini belirler..
F Grubu = Ölüm Grubu. Dört takım da kendi liglerini şampiyon olarak tamamladı. Barcelona ve Inter ilk iki sırayı alır. Rubin Kazan ve Dinamo Kiev'de UEFA Avrupa Ligi için birbirlerini yer. Eto'o ve Ibrahimovic'in karşılaşacak olması enteresan olacak..
G Grubu sıkıcı. Sevilla, Rangers, Stuttgart, Uzriceni.. Eğer 4. torbadan gelen takımlardan biri sürpriz yapacaksa o grup bu grup. Uzriceni çekebileceği en iyi kurayı çekti. Romanya şampiyonu sürpriz yapabilir. Geçen sene de onlar gibi Cluj vardı hatırlanacağı üzere.. Ne Sevilla eski Sevilla, ne de Stuttgart eski Stuttgart.. Rangers lider olur gibime geliyor..
H Grubu'nda Arsenal yalnızları oynuyor. Güle oynaya çıkar. AZ Alkmaar ve Olympiacos ikincilik için kapışır. Standard Liege zorlanır gibime geliyor.. Herkese şimdiden iyi seyirler..

"Takımdaki bazı isimler maç seçiyor. Örneğin Litmanen Premier Lig'de, Şampiyonlar Ligi'nde attığı kadar gol atmıyor ve kendini yeteri kadar vermiyor" - Stephane Henchoz 2002

"Şampiyonlar Ligi'ni kazanmanın duygusunu oturup Henchoz'a anlatamam. Ama daha önceden kazanmadığı çok belli oluyor" - Jari Litmanen 2002

Geceden notlar


UEFA Avrupa Ligi henüz play-off aşamasındayken bile UEFA Kupası formatından daha heyecanlı. Kupanın havasında bir değişiklik olduğu belli. Bu gece ilginç maçlar vardı. Sürprizleri Nacional Madeira, Sturm Graz ve Rapid Vienna yaptı. Nacional ilk maçta 4-3 yendiği Zenit'le Rusya'da 1-1 berabere kalıp turladı. Zenit'in golünü Fatih Tekke attı ama kime ne yararı var.. Sturm Graz enteresan takım. Geçen sezon UEFA kupasının tozunu attıran Metalist Kharkiv'i deplasmanda tek golle geçip gruplara kaldılar. Sürpriz yapan diğer Avusturya takımı ise Rapid Vienna'ydı. Haftasonu Liverpool'u Anfield Road'da 3-1 yenen Aston Villa'yı deplasman golüyle elediler. İlk maçı 1-0 kazanan Villa sahasında 2-1 yenilince Avrupa'ya erken veda etti.. Trabzon'un çırpınışları Toulouse'u geçmeye yetmedi. Club Brugge sahasında Lech Poznan'ı 1-0 yendi. Maç uzadı. Gol olmadı. Penaltılarda 4-3 aldı Brugge. Poznan taraftarı da 'dellendi' her zaman olduğu gibi. (Bkz. fotoğraf) Villarreal grup maçları öncesi gözdağı verdi. NAC Breda'yı 6-1 yendiler. Roma enteresan takım. Ya fark yer ya fark atar. Bu sefer attı. İlk 8 dakikada 3-0'a gelen maçta Kosice'yi 7-1 yendiler. Valencia da Mestella'da Stabaek'i 4-1'le geçti. Kura çekimleri bugün (28 Ağustos Cuma) 14.00'te..

Tuncay'ın yeni takımı



İş biraz sıkmaya başlamıştı.. Aston Villa, Fulham, Liverpool, Wigan derken Tunay Middlesbrough'nun ilk 3 maçında sahada yerini aldı. Championship'e yakıştıramadık onu. Fener'e dönsün diye bekledik. O da olmadı. Takımını buldu sonunda Sakaryalı. Stoke City'de oynayacak. 3 yıllık anlaşma yaptı. Takım düşmezse 3 yılını tamamlar. (Ya da Chelsea istemezse) Stoke geçen sezon üstün bir performans gösterdi. Bu sene ise belirsiz. Tuncay+Robert Huth için 11 milyon pound saydılar Boro kasasına.. İki iyi transfer.. Bakalım Rory Delap'ın taç atışından Tuncay gol atabilecek mi.. Sever öyle pozisyonları..

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Adamsın Raul


Responsible, Amazing, Unique, Loyal. Real Madrid taraftarı Raul Gonzalez için bu pankartı açtı. Güvenilir, şaşırtıcı, tek, sadık.. Bu kelimeler geçrekten de tek tek bakıldığında Raul'u özetliyor. Baş harfleri de birleşince RAUL oluyor. Marca gazetesine güzel bir açıklama yapmış: "Başkanlık seçimleri sürecinde Florentino Perez'in benden kendi yönetim kurulunu desteklememi istediği doğru. Ancak ben politik olaylara karışmayı sevmem. Sadece kendim başkan olacağım zaman bir yönetim kurulunu desteklerim" Daha önce Franck Sauzée başlıklı postumda sembol oyuncuların öneminden bahsetmiştim. Barça'lı olmama rağmen tek bir bildiğim var.. Raul Gonzalez.. Bir sembolden daha fazlası..

Karim Benzema


Şu aralar ondan daha mutlusu yok. L'Equipe çok güzel bir röportaj yapmış.. Madrid'deki hayatını incelemişler. Enteresan notlar var. Ancak röportajda bir terslik var. Benzema "Gol kralı olma hedefiniz var mı?" sorusuna "Neden olmasın" cevabını veriyor. "Gol atma hedefiniz kaç goldür?" sorusuna ise "En az 15 atarım" cevabını vermiş.. Geçen sezon Diego Forlan gol kralı olurken 32 gol attı. 'Beğenmediğimiz' Güiza 27 golle 'kral' oldu. Son 10 sezonda en az gol atarak gol kralı olan oyuncu 20 golle Diego Tristan.. Benzema gol kralı olmak istiyorsa hedefi biraz daha büyütmeli.. Ya da Raul takımdakilere "Pasları bana atın" dedi ve Benzema bundan dolayı temkinli davranıyor(!) Arkasında Cristiano Ronaldo, Kaka, Xabi Alonso ve Robben olan bir oyuncu için bu açıklama anlamsız ya da yetersiz geldi bana. Herhalde oruç Benzema'nın başına vurdu..

Burada maça gitmek lazım..


İlk üç hafta sonunda Premier Lig'de yaptığım gözlem budur. Goodison Park, Stanford Bridge, Anfield Road, Old Trafford, Emirates Satadium... Bunlar artık bildiğimiz heyecanlar. Fulham'ın başarılı olması "gerekiyor". Sırf Craven Cottage'daki atmosferi Avrupa'da da izleyebilmek için.. Bu arada ladesi yutturmaya çalışmayın. White Hart Lane aklımda..

Bülent Uygun mu?


Sivasspor'un Shakhtar'la oynadığı rövanş maçını izlerken bir ara dalmışım.. Aklım Kurt Garger'e gitmiş.. "Ne alaka?", "O kim ya?" diyeceksiniz şimdi.. Anlatayım.. Sivas 2005-2006 sezonunda Süper Lig'e yükseldiğinde takımın başındaki isim Werner Lorant'tı. Sivas yönetimi ona sadece 16 hafta dayanabildi ve Bülent Uygun oyuncu-antrenör olarak takımın başına geldi. Sivasspor o sezon ligi 8. bitirdi. Süper Lig'e yeni yükselmiş bir ekip için oldukça iyi bir basamak. 2006-2007'de Bülent Uygun kontrolü ele aldı. Sezon sonunda Sivas 7. sırada. Derken 2007-2008. Yiğidolar 4. bitirdi ligi. Bu arada Mehmet Yılmaz, Sezer Badur ve Abdurrahman Dereli gibi isimler ortaya çıktı. Büyük takım olma yolundaydı Sivas. Bu başarının tesadüf olmadığını kanıtlamaları gerekiyordu. Herve Tum, Yannick Kamanan ve Fabio Bilica gibi yabancılarla kadro desteklendi. Eldeki Petkoviç, Diallo ve Balili de Süper Lig için yeterliydi. Sene 2008-2009. Sivas 2. sırada bitirdi ligi. Yani görüldüğü üzere sürekli bir çıkış vardı Sivas'ta. Şehir halkı bu geleneği benimsedi ve takımını "her zaman çıkışta olan" bir takım olarak zihinlerine kazıdı. Bu sezon istatistikler devam ederse Sivasspor şampiyon olacak. Şu an için bunun gerçekleşebilmesi ise bir futbol mucizesinin gerçekleşmesi gerekiyor. Hatta bu akşam gördüğüm Sivas ligde ilk 10'a zor girer. Geçen sezon Slovakya Ligi'nde Streda takımı ligi 8. sırada bitirirken 18. haftaya kadar görevdeki isimin adı Werner Lorant'tı. Kendisine 18 hafta dayanan Streda yönetimi daha sonra göreve Kurt Garger'i getirdi... Streda takımı şu anda 5. haftası geride kalan Slovakya Ligi'nde 2. sırada. Sanırım Streda Bülent Ugun'unu bulmuş. Galiba her takımın çıkışa geçmesi için önce bir -kısa- Lorant macerası yaşaması gerekecek. Ki zaten Lorant'ın serüvenleri kısa sürer.. Kariyerinde 16 takım çalıştırmış. Alex Ferguson ise 3 takım. Hangisi daha başarılı oluyor şimdi(!) Neyse sonuç olarak Sivasspor için Bülent Uygun ne kadar uygun bilemiyorum.. Muhtemel senaryo şudur sezon sonunda (belki daha da erken) halkın kafasındaki imaj bozulacak.. Uygun istifa edecek.. Başka bir Süper Lig takımını çalıştıracak.. Yılmaz Vural'ın 2. versiyonu Türkiye'yi parsel parsel gezmeye başlayacak..

25 Ağustos 2009 Salı

Bayan spikerler

Futbol'da bayan spikerler son günlerde revaçta.. Her spor kanalında en az bir bayan spiker bulunuyor. Fena da olmuyor.. Altta sırasıyla Sara Carbonero (Marca), Burcu Esmersoy (NTV Spor), Melissa Theuriau (LC1)




"Futbol erkek oyunudur" - Dave James 2007
"Sanırım o yüzden Dave James'in takımları küme düşüyor" - Inka Grings 2007


Devre arasına kalanlar


Bu sezon öncesi de transfer dönemi oldukça hareketli geçti. Daha büyük bir takıma transfer olmasını beklediğim ancak kulübünde kalan 4 tane oyuncu var. İlki Michael Bradley. ABD'li defans, Mönchengladbach'ta kaldı. Konfederasyon Kupası'ndaki partneri Onyewu ise Milan'a geçti. Michael Bradley'in tez zamanda Bayern Münih'e geçeceğini tahmin ediyorum. Lucio'nun gidişi, Van Buyten'in yaşı, Beckenbauer'in Almanya'da parlayan her oyuncuyu transfer etme politikası onun Bavyera'ya gitmesi için muhtemel sebepler..
2. isim Werder Bremen'den Mesut Özil. Önce UEFA kupası finaline giden yolda takımına sağladığı katkı, ardından Avrupa Gençler Şampiyonası'nda Almanya'ya "kaptan" olarak kazandırdığı kupanın ardından, Premier Lig kokuları gelmişti burnuma. Olmadı. Aston Villa halen takipte. Gerçi Martin O'Neill "wer der", Thomas Shaaf "veremem". Alman teknik adam Mesut'un şut çekebildiğini fark ettiğinden beri "prens" muamelesi yapıyor Alman(!) oyuncuya..
3. adamım Alexis Sanchez. Udinese, Şilili forveti 10 milyon Euro'dan aşağı satmaz gibime geliyor. Sezon öncesi hücum gücü oldukça zayıflayan ve ısrarla transfer yapmayan Milan'a "cuk" oturur. Galliani'nin takipte olduğunu biliyoruz.
4. genç ise Gregory Van Der Wiel. Adının içerisinde "van der" geçen Ajax'lılar zaten çok mübah transfer borsasında.. Van Basten geçen sezon onu stoperden sağ beke çekince Hollanda futbolu yeni Reiziger'ini buldu sonunda. Stil olarak Gökhan Gönül'ün aynısı, kafa vuran versiyonu. Geçen sezon 4 kafa golü var. Etkileyici..
Ocak ayında bu postu tekrar okuduğunuz zaman onlar çok uzaklarda olacaklar..

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Chamakh'ın İngiltere'ye transferi


« Nous n'avons reçu aucune offre pour Chamakh. Et qu'est-ce qu'il irait faire à Sunderland. Je ne veux pas faire insulte à Sunderland, mais je ne sais même pas à quelle place ils ont terminé la saison dernière. Vous l'avez entendu dire qu'il signera seulement pour un grand club anglais »

Bordeaux başkanı Jean-Louis Triaud böyle söylemiş Chamakh için. Kısaca özetleyim. Triaud sadece Arsenal'e gitmesi konusunda Chamakh'a izin vermişti.. Arsene Wenger transferden cayınca Chamakh ortada kaldı. Belli İngiltere'ye gitmeyi kafasına koymuş.. Sunderland devreye girdi.. Chamakh yönetimden izin almadan İngilizler'le görüştü.. Bunu duyan Bordeaux başkanı da olaya "biraz" sinirlenmiş. Üslubu oldukça sert. "Chamakh için onlardan bir tekif almadık. Onun Sunderland'de ne halt yiyeceğini bilmiyorum. Sunderland'i küçümsemiyorum ancak geçen sezon ligi kaçıncı sırada tamamladıklarına bir baksınlar. Sadece büyük bir kulübe gitmesi konusunda kendisine yardımcı olacağız" Valla bu transfer daha çok baş ağrıtır. Bu arada hatırlatalım; Chamakh 3. haftası geride kalan Ligue 1'de, 4-1'lik Lens maçında 1 gol, 3-2'lik Sochaux maçında 2 gol attı, en son oynanan 4-0'lık Nice maçında ise 3 asist yaptı. Bunlar reklam kokan hareketler..

Franck Sauzée


Bir takımın sembol oyuncusu olmak önemli ve özel bir durumdur. Günümüzde bunun örneklerine de sıkça rastlayabiliyoruz. Paolo Maldini, Bülent Korkmaz, Steven Gerrard ve Francesco Totti ilk aklıma gelenler. Ancak doğup büyüdüğünüz ve vatandaşı olmadığınız bir ülkedeyseniz bunu başarmanız çok daha zor. Bunun örnekleri yok değil. Pek tabii ki var. Pascal Nouma, Eric Cantona, Johan Cruyff ve Elber Giovane aklıma ilk gelen isimler. Bunlardan bir diğeri de Franck Sauzée. Kendisi Fransız. Kariyeri "o kadar da" parlak değil. Ülkesinde Sochaux, Marsilya, Monaco, Strasbourg ve Montpellier formaları giymiş. Kısa bir İtalya deneyimi de var Atalanta'da. Ancak asıl şöhreti İskoçya'da yakalamış. Kariyerinin son 2 sezonunu Hibernian formasıyla geçirmiş. Ön libero olmasına rağmen 77 maçta 13 gol atmış. Futbolu bırakırbırakmaz kulübün teknik direktörlüğüne getirilmiş. Ancak ona da Hagi'ye olduğu gibi bir buçuk sezon dayanabilmiş yönetim. Kulüple ilişkileri kesilmiş. Ancak şehiri ve taraftarı sevdiği için İskoçya'da yaşamaya karar vermiş. Şimdi 43 yaşında. Uzaklaştırıldığı kulübüne bu hafta geri döndü. Aykut Kocaman'ın F.Bahçe'de yaptığı işi yapıyor. Kimbilir G.Saray'a küsenler de belki bir gün geri döner..

"Fransa Milli Takımı formasını giyerken kendimi huzursuz hissediyordum. Hibernian'ı aldatıyormuş hissine kapılıyordum" - Franck Sauzée 2001

23 Ağustos 2009 Pazar

İki Newcastle maçı arasındaki dev fark

2001 / 2009
Nigel Martyn / Casper Ankergren
Danny Mills / Patrick Kisnorbo
Rio Ferdinand / Michael Doyle
Dominic Matteo / Jason Crowe
Ian Harte / Rui Marques
Lee Bowyer / David Prutton
Olivier Dacourt / Richard Naylor
David Batty / Lubomir Michalik
Harry Kewell / Luciano Becchio
Alan Smith / Jeremie Beckford
Mark Viduka / Mike Grella

***
İlk kadro Leeds United'ın 2000-2001 sezonunda Newcastle deplasmanına çıktığı kadro. Şimdi iki kulüpte Premier Lig'de değil ve çok daha farklı bir amaç için karşı karşıya geldiler. Her iki kulüpte de forma giymiş olan efsanevi oyuncu Terry Hibbitt'in ölümünün 15. yılı anıldı. Hibbitt'in ismini yaşatmak için iki takım sahaya çıktı. Yukardaki 2. kadroda Leeds'in maça çıktığı ilk 11'i ve 9 yıllık süreçte bir takımın uğradığı evrimi görüyoruz..

"Futbolcular disiplinli olmalı, iyi çalışmalı ve düzenli bir aile yaşantısına sahip olmalıdır. Ancak gerçek olan şu: sarhoş olmasaydım Liverpool'a karşı hat-trick yapamazdım" - Terry Hibbitt, 1972

Gelenekçi taraftar öldü mü?


AS gazetesi Barça taraftarlarına, "Barcelona için oynayan oyunculardan oluşan en iyi kadro nedir?" diye sormuş. Listede 1100 tane oyuncu var. Katalan olanlar ve altyapıdan yetişenler biraz torpilli tabii. En çok oyu onlar almış. 28.716 kişi oy kullanmış. En çok oyu 23.156 ile Lionel Messi almış. Listede Rüştü de yer alıyor. Hiç oy alamamış. Neden acaba(!) Neyse lafı gevelemeyim. Kalede Ricardo Zamora var. Defans dörtlüsü: Carles Puyol, Migueli, Ronald Koeman, Julio Alberto. Orta saha iki sezon öncesine Laudrup'un eklenmiş hali: Lionel Messi, Michael Laudrup, Xavi, Ronaldinho. Forvet hattı: Ronaldo ve Diego Maradona. Bu kadrodakilerden sonra en çok oy alan ancak kadroya girmeyi kıl payı kaybeden isimler ise Rivaldo, Romario, Zubizarreta, Iniesta, Kubala, Johan Cruyff, Pep Guardiola, Luis Enrique, Sergi ve Frank Rijkaard. Kim ne düşünür bilmem ama Ronaldinho'nun ilk 11'de olup Cruyff'un kulübede oturması enteresan geldi.. Hani gelenekçiydi bu Barça taraftarı???

21 Ağustos 2009 Cuma

PSG yeni sezon formaları



Daha önce 'Mor forma muhabbetleri' başlıklı postumda G.Saray'ın yeni sezonda giyeceği mor formayı eleştirmiş, parçalı formayı hiçbir şeye değişmeyeceğimi vurgulamıştım.. PSG taraftarı da benim gibi gelenekçi çıktı.. Kulübün arması kadar gelenekselleşmiş olan üç renkli ve kalın çubuklu forma bu sene çıkarılmadı. F.Bahçe'nin çubuklu, G.Saray'ın parçalı forma yapmamasından farksız bu durum.. Taraftar inanılmaz rahatsız ve sezon başından bu yana her fırsatta çeşitli boykotlarla tepkisini gösteriyor. Sloganları da "Un Club Un Maillot" yani "Tek Kulüp Tek Forma"

Haftasonu futbol


22 Ağustos Cumartesi

15.00 FC Moskova-Saturn / Spormax
16.30 Dortmund-Stuttgart / Trt 3
17.00 Celtic-St.Johnstone / Futbol Smart
17.00 Wigan-Manchester United / Spormax
19.00 Arsenal-Portsmouth / Spormax
20.30 Bucaspor-Kocaelispor / D Spor
20.45 Manchester City-Wolverhampton
21.00 Gençlerbirliği-Beşiktaş / Lig Tv
22.00 Rennes-Marsilya / Kanal A
23.00 Dinamo Moskova-Rubin Kazan / Spormax

23 Ağustos Pazar

00.30 Palmeiras-Internacional / Spormax
15.30 West Ham-Tottenham / Spormax
15.30 PSV-Nac Breda / Futbol Smart
18.00 Fulham-Chelsea / Spormax
20.30 Erciyesspor-Dardanelspor / D Spor
21.00 Galatasaray-Kayserispor / Lig Tv
21.00 Manisaspor-Trabzonspor / Lig Tv
22.00 Lille-Toulouse / Kanal A
22.15 Porto-Nacional / Futbol Smart
23.00 Barcelona-Bilbao / Trt 3

24 Ağustos Pazartesi

01.00 Corinthians-Botafogo / Spormax
14.15 Burnley-Everton / Spormax
20.30 Hacettespor-Ç.Rizespor / D Spor
21.00 Diyarbakırspor-F.Bahçe / Lig Tv
22.00 Liverpool-Aston Villa / Spormax

20 Ağustos 2009 Perşembe

Türkiye için tur vakti


Zor olacak. 4'te 3 olursa büyük başarı olur. G.Saray ve F.Bahçe zorlanmazlar. Levadia Talinn ve Sion, Bank Asya 1. Lig'de ortasıra mücadelesi verebilirler.. Ancak uluslararası bir organizasyon için çok yetersizler. Trabzon'a 18 yıl aradan sonra bir Fransız takımı geliyor. 1991-1992 sezonunda Lyon gelmişti. Trabzon 4 atıp yollamıştı Lyon'u.. Toulouse, Karadeniz ekibine denk. Maç ortada geçer. Fransa'nın İspanya sınırındaki rövanş maçı düğümü çözer. Sivas ise neye uğradığını şaşırdı.. Daha Anderlecht şokunu atlatmadan ikinci darbe.. Rakip son şampiyon Shakhtar.. Lucescu, Sivas'a acımaz. Sivas yenilmezse 'manşet olur'..

Fransa'nın kader maçı


Fransa Bisiklet Turu ve Rugby'de yaşanan büyük heyecanlar, Ligue 1'e de ara verilmesiyle Fransız sporseverleri futboldan biraz olsun uzaklaştırdı.. Ancak 5 Eylül'de Fransa Milli Takımı, Dünya Kupası elemelerindeki en kritik maçına çıkacak. Stade de France'ta rakip Romanya. Romenlerin maçı kesinlikle kazanması gerekiyor. Maviler liderlik istiyorsa onların da kazanması şart. Fransa Futbol Federasyonu taraftarı tribüne çekmek için çeşitli kampanyalar düzenlemeye başladı. Ölüm kalım maçı için bilboardlarda 'Tur için birleşelim' yazıyor..

Premier Lig başladı


Epey beklemiştik Ada'da futbol mevsiminin başlamasını. İngiltere'de hava genelde yağışlıdır. Sert ve rüzgârlıdır.. İlk haftası geride kalan futbol mabedi Britanya'da da maçlar hava durumundan farksızdı. Gol yağmuru şeklinde seyreden maçlar sert mücadeleler ve rüzgâr gibi titreten skorlarla sona erdi. Liverpool'un şampiyonluk hasreti, F.Bahçe'nin Türkiye Kupası hasreti gibi oldu iyice.. Ligde ilk haftanın sonucu merakla beklenen karşılaşmasında Robbie Keane, Steven Gerrard'ı fena vurdu: 2-1. Gerrard'ın kariyerinde bir Premier Lig şampiyonluğu bulunup bulunmayacağı zaten merak konusuyken Keane bu merakın bir sezon daha sürebileceğinin sinyallerini verdi Stevie'ye. Bu arada yeni transfer Aquilani 18 kişilik kadroda yer almadı. Liverpool'lular hemen umutsuzluğa kapılmasın. Az önce biten maçta Stoke City'ye 4 attılar.


Son şampiyon Manchester United, Ronaldo'suz versiyonuyla merak konusuydu. Ligin yeni ekibi Birmingham'ı ağırladılar. Ronaldo'suz olmak demek Rooney'siz olmak anlamına gelmiyordu. Asi çocuk yine yaptı yapacağını. 25 metreden ligdeki 99. golünü attı United adına. Ferguson'a da 3 puan hediye etti. Ancak Birmingham'ı daha çok beğendim bu maçta. Ligde kalırlar bu sene. Manchester'ın rakipleri bu sene daha ciddi ve Manchester geçen seneki Manchester kesinlikle değil. Az önce biten maçta ligin bir diğer yeni ekibi Burnley'e 1-0 yenildiler.


Tottenham'lı biri olarak bu sene gerçekten çok umutluyum. İlk iki haftada alınan sonuçlar insanı ister istemez heyecanlandırıyor. Liverpool'u 2-1, Hull City'yi 5-1'le geçti Harry Redknapp'ın öğrencileri. Bu arada ön liberoda oynayan Tom Huddlestone ve sol bek Benoit Ekotto'ya dikkat! İkisi de çok genç ikisi de çok yetenekli. Böyle devam ederlerse kariyerleri Tottenham'da devam etmez.. En azından Florentino Perez ve Roman Abramoviç başkanlık serüvenlerini sürdürdükçe..


Chelsea çok enteresan. Bu takımı zaten oldum olası anlayamadım. Ekibi fazla bozmamışlar. Ancelotti faktörü takımı hem olumlu hem de olumsuz yönden etkilemiş. Yıldız oyuncular daha bi iştahlı gözüktüler gözüme. Ancak ilk iki haftada sergilenen mücadele yetersiz. Hull City'yi zar zor 2-1 yendiler. İlk maçta Drogba'nın insanlık dışı frikiği ve orta-şut karışımı golü 3 puanı getirdi. Az önce de Sunderland'i gidecek mi kalacak mı söylentileriyle boğuşan Deco'nun süper performansı ve Lampard'ın penaltısı sayesinde 3-1'le geçtiler. Chelsea için konuşmak için çok erken. Bu arada Hull City demişken meraklısı için belirteyim: Reading'ten aldıkları Stephen Hunt çok bahtsız adammış. İlk iki haftada Chelsea'ye de, Tottenham'a da gol attı.. Ancak aldıkları sonuçlar 2-1 ve 5-1'lik mağlubiyetler.. Lige bu kadar iyi başlamasına rağmen sevinci kursağında kaldı adamcağızın.. Zaten 28 yaşında kapağı zar zor atmış Premier Lig'e.. "Championship'te böyle şeyler olmazdı" dedi az önce biten Tottenham maçının ardından.. Eee burda deniz dalgalı tabii..


Arsenal'e gelelim.. Gençlik muhteşem başladı lige.. Everton deplasmanında 6-1'lik galibiyet her baba yiğidin harcı değildir.. Maç 4-0'iken Merseyside'ın diğer yakasında Liverpool'un Tottenham'a yenildiği haberi gelince Everton'lıların kendi maçlarını bırakıp, o maçın sonucuna sevinmeleri ilginçti.. Futbol enteresan bir olay tabii. Oluyor böyle vakalar.. Neyse Arsene Wenger'in bebelerine gelelim.. Yeni ve tek transfer olan Thoma Vermaelen golünü attı.. Defansta da sırıtmadı.. Zaten yarım düzinenin içine önüne gelen gol sığdırdı.. Fabregas'ın skoru 5-0'a taşıdığı gol izlenmeye değer. Uzaydan vurdu Goodison Park'ta gol oldu.. Ancak bu muhteşem görünümüyle bile Arsenal şampiyonlukta en zayıf halka.. İşe biraz da tecrübe katmak gerek.. Manchester City'ye gelelim.. Bu takıma ısınamadım ben. Adebayor gol attı. Tevez asist yaptı. Kazandılar. Ancak City'nin ruhu kaybolmuş. Tribünlerdeki işçi ruhu yerini kapitalizme bırakmış.. Şehrin asi ruhunu, karalar bürümüş..

6 Ağustos 2009 Perşembe

PAUSE


biraz deniz, biraz uyku..

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Arsenal-Vieira flörtü


Vieira 2005'te Juventus'a 13.7 milyon pounda satılmadan önce tam 9 sene oynamıştı Arsenal'de.. O gittiğinden beri Arsenal ne şampiyon olabildi, ne de ön liberoda ona bir alternatif yaratabildi.. Bir zamanlar ön libero deyince akla gelen ilk isimdi Vieira.. Artık 33 yaşındaki adam kulüp bulmakta dahi zorlanıyor.. Arsene Wenger ise ona ihtiyacı olan büyük kulübü vermenin, kendisi de ön libero mevkiini 4 yıl sonra tekrar rahatlatmanın peşinde.. Peki Vieira gittiğinden beri o bölgede kimler oynadı bir bakalım. Aslında bunu 2 grupta inceleyebiliriz. Birincisi: Deneyenler ve başaramayanlar. İkincisi: Deneyenler ve başarmaya çok yaklaşanlar. Deneyip de başaramayanlarda Diaby, Song ve Denilson var. Üçü de Wenger'in genç akademisinden yetişme. Hiç biri beklenen performansı sağlayamadı. Üçü de hâlâ kulüpte.. Bizi yanıltmaları için hâlâ şansları var. Neredeyse başaranlar grubuna gelelim.. Gilberto Silva, Diarra ve Flamini var bu kümede. Gilberto için hatta başardı diyebiliriz. Ancak Vieira kadar olamadı. Kaptanlığı aldıktan sonra büyük düşüş yaşadı. Vieira'nın Arsenal'e gelebilme ihtimali bile taraftarları heyecanlandırmış durumda. Bu dedikodu ortada dolaşmaya başladığından beri kombine satışları %11 artmış.. Beklenen performansı sergileyemese bile stratejik bir transfer olacak Vieira'nınki.. Fotoğrafta da 2006 yılında yaptığı bir Londra ziyaretinde eski takımın yeni stadı Emirates Stadium'u görmeye gelmiş Vieira.. Bir işçi de koluna girivermiş..

4 Ağustos 2009 Salı

Manchester transfer borsası


Daha önceden Zoran Tosic başlıklı postumda Manchester United'ın bu seneki transferleri hakkında bir yazı hazırlamıştım. Gelelim şehrin karanlık tarafına. Manchester City, Arap patronları Zayed Al Nahyan'ın eline geçtiğinden beri transferde haraketli günler geçiriyor. Aslında kulübü ilk satın aldığında ortağı Sulayman Al Fahim'le beraber iyice tozu dumana katması bekleniyordu. Anlaşamadılar ve Al Fahim ortaklıktan çekildi. Şimdilerde yeni oyuncağı Portsmouth'la uğraşıyor. Al Nahyan yönetimindeki Manchester City ise transferde Premier Lig'in en hareketli takımı oldu. Önce kulüpten gidenlere bakalım.. Kadroda tam bir temizlik yapıldı. Bir zamanlar dünyanın en iyi 3 ön liberosu arasında gösterilen Alman oyuncu Dietmar Hamann başta olmak üzere Richard Martin, Danny Mills, Ben Morris, Curtis Obeng, Chris Ramsey gibi isimler serbest bırakıldı. Forvette yaşanan bolluk gerçekten komik. Bu mevkiide yaşanan ana-baba günü yüzünden Darius Vassell'de bedelsiz olarak Ankaragücü'ne gönderildi. Gelecekte İniltere Milli takımının bankosu olacak Daniel Sturridge sözleşmesi bitmemesine rağmen kulüpten adeta kaçarak Chelsea'ye geçti. Belki de Abramoviç tarafından kaçırılmıştır. Şu anda iki kulüp bu oyuncu yüzünden mahkemelik. Geçen sene çoğu maçta City'nin kalesini koruyan Joe Hart, Birmingham'a, forvetteki bolluğun azizliğine uğrayanlardan bir diğeri Jo ise Everton'a kiralandı. 2007'de büyük umutlarla İsviçre'nin Sion takımından alınan Gelson Fernandes, Ada'da yapamadı. Gelecek sezon Saint-Etienne'de izleyeceğiz. Ched Evens 2007'den beri sadece 16 maça çıkabildi deniz mavisi formayla. 3 milyon pounda Sheffield United'a satıldı. Artık 11'de oynar heralde. Gönderilen en sürpriz isim Elano oldu. Teknik direktör Mark Hughes'ın has adamı ve Robinho'nun kankasının kalması bekleniyordu. Al Nahyan'ın 'yıldız' statüsüne uymadı. Adnan Polat'ınkine uyunca Lincoln'le devirteslim yaptı. Gelenlere bakalım.. Kimler gelmedi ki(!) Gareth Barry 12 milyon pounda Aston Villa'dan alındı. O gelince Elano'nun başına bir iş açılacağı belliydi aslında.. İngiltere'de Gerrard, Lampard gibi hem mücadele eden hem de liderlik vasıfları üst düzey olan adamlar çok tutuyor. Barry de bu görevi yapacak City'de.. Forvet hattının karmaşıklığından bahsettim. Karmaşıklık şurdan geliyor. Zaten Craig Bellamy, Valeri Bojinov, Caicedo ve Benjani gibi forvetlerin yanına Roque Santa Cruz (Blackburn Rovers), Carlos Tevez (Manchester United) ve Emmanuel Adebayor (Arsenal) gibi isimler alındı. Bu üç oyuncuya toplam 43 milyon pound verildi. Petrol sağ olsun.. Mark Hughes'ın forvet hattında Robinho'nun önüne koyacağı iki ismi gerçekten çok merak ediyorum. Kaprisli Tevez ve yedek kalması birinci dereceden futbol cinayeti kabul edilebilecek Adebayor bu bölgede 11'de başlaması gerekenler. Caicedo, Bojinov ve Benjani transfer sezonu bitmeden gitseler iyi olacak yoksa bu sene üçü toplam 10 maça çıkamaz. Kaleye Aston Villa'dan Stuart Taylor alındı. Shay Given'ın arkasında yedek bekleyecek.. Alman Ümit Milli Takımı'nda oynayan Nils Zander alındı Schalke'den. Bu sene muhtemelen Yedekler Ligi'nde Chelsea Reserves adına forma giyecek.. Defansa Ben-Haim tek gitmezdi. Ona Arsenal'den kardeş geldi: Kolo Toure. Sonuca gelelim. Kale Shay Given'ın. Richards-Toure-Ben Haim-Bridge dörtlüsü defans için şimdilik sağlam duruyor. Orta saha pek değişmez: Barry ön libero. Solda Petrov. Sağda Wright-Phillips. Önlerinde Robinho. Forvet hattı dediğim gibi muhtemelen Tevez-Adebayor ekürisinden oluşur. Karmakarışık bir kadroları var. Bu 11'e yazmadıklarım toplanıp başka takım kursalar Premier Lig'de rahat oynarlar. Mark Hughes'ın işi zor gözüküyor. Bazı oyuncuların bileti Ocak ayında kesilecek. Bu görünümüyle Manchester City yerine Sin City desek daha doğru olur..

3 Ağustos 2009 Pazartesi

İki resim arasındaki ince fark

ÇALIŞAN ADAM
ÇALIŞMAYAN ADAM

2 Ağustos 2009 Pazar

Franco Di Santo


Yeni yıldız adayım. Chelsea Reserves'de 8 maçta 7 gol. Geçen sezon Chelsea'de 2 maç 3 gol. Gelecek 10 sezonda Chelsea'nin gol sorunu pek olmaz gibi. İki tane dezavantajı var. İlki: Drogba-Anelka ikilisi. İkincisi: Forma şansı bulması gereken bir dönemde Ancelotti'yle çalışacak.. Allah kolaylık versin..

Sir Bobby Robson

Newcastle United'da görev yaptığı son 3 senede takımı 4., 3., ve 5. sıralara taşımıştı. Kendisinin görevi bıraktığı sezondan beri iflah olmayan Newcastle'ın bu sene küme düşmesiyle beraber kendisinin de cennette futbol ilahlarının yanında yerini alacak olması çok üzücü. Kanat futbolunu kıta Avrupası'na İngiliz tadıyla öğretmişti. Futbolseverlerin kalbinde hep 'büyük adam' olarak kalacak. Bıraktığı miraslar sebebiyle huzur içinde olmaması için bir sebep yok.. Teknik direktörlük kariyerine bakalım.. 35 yaşında Fulham'da göreve başlıyor.. İlk deneyiminde ligin yeni ekibi Fulham sezonu 6. sırada bitiriyor.. Biraz daha kıdemli olan Ipswich Town'a geçiyor.. 1969'da göreve başlayıp 1982'ye kadar kulübün başında kalıyor.. Sonuç: 1 UEFA kupası, 1 FA Cup..
1982-1990 arasında İngiltere'yi çalıştırıyor.. Dişe dokunur bir başarısı olmamasına rağmen ülkecek çok seviyorlar Bobby'yi.. Ada'ya kattıklarından dolayı kraliçenin emriyle şovalye ilan ediliyor.. 'Sir' ünvanını alıyor. Sonra kariyerinde 2 dönem çalıştırdığı tek takım olan PSV Eindhoven'a geçiyor.. 1991, 1992 üst üste 2 kere Hollanda lig şampiyonluğu.. Sonra Porto serüveni.. 1995, 1996. İki kere de şarap şehrinde şampiyonluk turu atıyor.. Barcelona'nın başına geliyor. PSV'ye getirdiği Ronaldo'yu bu sefer de Katalunya'ya sokuyor. Sonuç: 1 Lig şampiyonluğu, 1 İspanya Kral kupası, 1 Şampiyonlar Ligi kupası.. Ardından PSV'ye geri dönüş yapıyor. Efsane Ajax kadrosuna denk geliyor ve şampiyonluk elden gidiyor. Memleket yolu gözüküyor. Belki de taraftar kitlesi olarak en çok sevileceği yer olan Newcastle United'a geçiyor. Mali krizdeki kulüpten müthiş bir takım yaratıyor.. Şu anda ise muhtemelen futbol cennetinde George Best'le çayını yudumluyordur..

"People want success. It's like coffee, they want instant"
Bobby Robson 1977