29 Ekim 2009 Perşembe

Şom ağızlı Giuly


Bildiğiniz gibi bir süre önce PSG'de Mamadou Sakho ve Ludovic Giuly'nin domuz gribi olarak bilinen H1N1 virüsü taşıdıkları belirtilmişti. Giuly'nin eylül ayında PSG dergisine verdiği röportajı buldum. İşte söyleşinin içerisinden tek soru tek cevap:

-Şu anda 33 yaşındasın, futbolu ne zaman bırakmayı düşünüyorsun?

-Futbol oynamaktan zevk alıyorum. Futbolu profesyonel olarak bıraksam bile her zaman bu oyunun içerisinde olurum. Başıma abuk subuk bir şey gelmediği sürece futbolu asla bırakmayı düşünmüyorum.

Suyu ısınanlar


Avrupa'da bir çok takımın teknik direktörüne Kasım ayında yol gözüktü. Real Madrid'in patronu Manuel Pellegrini listenin başını çekiyor. İspanyol medyasının iddialarına göre Pellegrini'nin taraftarlardan sonra takımla da arası açılmış durumda. Zaten taraftarlarla arası açıldıktan sonra takımın içindeki taraftar ruhlu futbolculardan biriyle kapışması bekleniyordu. Kupada aldıkları 4-0'lık Alcorcon hezimetinin ardından pimi Guti çekti. Pellegrini'ye "oyunu okuyamyorsun" demiş. Kasım'da Pellegrini gider ve muhtemelen eski takımı Villarreal'e döner. Villarreal'de de Ernesto Valverde yıllarca büyük bir titizlikle kurulan güçlü kadroyu bir üst seviyeye taşıyamadı. Onun da gidişi muhtemel. İtalya'ya geçelim. Başkent adeta kaynıyor. Roma an itibariyle 14. Lazio ise 15. sırada. Lazio'da Delio Rossi ay sonunu göremez. Roma'da ise Claudio Ranieri'nin adı şimdilik yıl başına kadar onu götürür. Almanya'da ise Michael Preetz'in ismi onu Hertha Berlin'de tutmaya yetmeyecek. 10 maçın ardından 4 puanla son sıradalar..

Nereida Gallardo


"Cristiano çok enteresan biri. Yatakta tam sevişirken birden duruyor, ayağa kalkıp aynada kendi vücudunu inceliyor. Saçını düzeltip 1-2 değişik bakış atıyor. Sonra yatağa giriyor, kaldığı yerden devam ediyor"

26 Ekim 2009 Pazartesi

Post-Domuz gribi


Tamam haftasonu bir çok maç vardı ancak Marsilya-PSG maçlarının tadı hep ayrı oluyordu bugüne kadar. Marsilya-PSG maçlarının önemini öğrenmek için detaylı bir araştırma yapmak yerine google'ı biraz karıştırmanız yeterli olur. Yine farklı bir şey oldu ve bu büyük maç tarihte 3. kez ertelendi. Daha önce 1977'de sahaya yıldırım düştüğü için, 1991'de de Stade Vélodrome'un deniz tarafındaki kale arkasında yangın çıktığı gerekçesiyle maçlar birer hafta ertelenmişti. Bu sefer sebep domuz gribi. Haftasonunda oynanması gereken maç 15 Kasım'a ertelendi. Yani Fransa Milli Takımı İrlanda'yla 14 Kasım ve 18 Kasım tarihleri arasında yapacağı Dünya Kupası'na katılabilme maçlarının arasında! Marsilya ve PSG yöneticileri oyuncularımızı Milli Takıma yollamayız diyorlar. Domenech de ilk kez federasyonu yanlış karar almakla suçladı. Tarihin tekrar değişmesi gerektiğini savunuyor. Uyanık bir gazetecinin "Tarih değişmezse yine de bu takımlardan oyuncu çağıracak mısınız?" sorusuna "Tabii ki de çağıracağım" diye cevap verdi. Bu maçın tarihi değişmezse Fransa önümüzdeki hafta çok karışır. Domenech'in bir Marsilya ve PSG ile kapışmadığı kalmıştı. Tam bir kaos ortamı. Domuz gribinin insanlara farklı biçimlerde bulaşmış hali bu olsa gerek. Olmamış ve sadece olasılıktan ibaret olan bir hastalık için insanlar birbirine girmeye başlayacak. Post-Domuz gribi desek yanılış bir tabir olmaz herhalde..

Jesús Gil


Resimde jakuzi keyfi yapan kişi İspanyol politikacı ve iş adamı Jesus Gil. İspanya'nın en önemli maflay liderlerinden biri olduğu da söylenir. Bizi ilgilendiren tarafı: Atletico Madrid'in 16 senedir başkanı ve sahibi. Bu 16 senelik dönemde 'Baba Gil' toplam 21 farklı teknik direktörle çalışmış. İstikrardan yana değil anlaşılan. Çalıştığı teknik adamların listesi de sırasıyla şöyle:

Vicente Miera
Cesar Menotti
Ron Atkinson
Colin Addison
Javier Clemente
Tomislav Ivic
Omar Pastoriza
Francisco Maturana
Jorge D'Alessandro
Alfio Basile
Radomir Antic (3 ayrı dönemde)
Arrigo Sacchi
Claudio Ranieri
Fernando Zambrano
Marcos Pena
Gregorio Manzano
Cesar Ferrando
Carlos Bianchi
Jose Murcia
Javier Aguirre
Abel Resino

23 Ekim 2009 Cuma

Haftasonu futbol


23 Ekim Cuma
20:00 Trabzonspor-Kayserispor / Lig TV
21:30 Leverkusen-Dortmund / TRT 3

24 Ekim Cumartesi
13:30 Mersin İdman Yurdu-Kartalspor / D Spor
14:45 Wolves-Aston Villa / Spormax
16:00 Bursaspor-İstanbul BŞB / Lig TV
16:30 Bayern Münih-E.Frankfurt / TRT 3
17:00 Rangers-Hibernian / Futbol Smart
17:00 Tottenham-Stoke City / Spormax
18:00 Honduras (-17)-Arjantin (-17) / Eurosport
19:30 Chelsea-Blackburn / Spormax
20:00 Eskişehirspor-Beşiktaş / Lig TV
20:00 Bordeaux-Le Mans veya Nice-Lyon / Kanal A
21:00 Nijerya (-17)-Almanya (-17) / Eurosport
21:00 Sporting Gijon-Real Madrid / NTV
21:45 İnter-Catania / NTV Spor
22:00 Rennes-Montpellier / Kanal A

25 Ekim Pazar
00:30 Atlético MG-Vitoria / Spormax
13:00 CSKA Moskova-FC Moskova / Spormax
13:30 Adanaspor-Altay / D Spor
14:30 Hamilton-Celtic / Futbol Smart
16:00 AZ Alkmaar-Ajax / Euro Futbol
16:00 Türkiye (-17)-Burkina Faso (-17)/ TRT 3 & Eurospor
16:00 Liverpool-Manchester United / Spormax
16:00 Siena-Juventus / NTV Spor
18:00 Auxerre-Lille veya Lens-Toulouse / Kanal A
18:15 West Ham-Arsenal / Spormax
18:35 Schalke 04-Hamburg / TRT 3
20:00 Fenerbahçe-Galatasaray / Lig TV
21:00 Kolombiya (-17)-Hollanda (-17) / Eurosport
21:15 River Plate-Boca Juniors / NTV Spor
22:00 Marsilya-Paris Saint Germain / Kanal A
22:00 Barcelona-Real Zaragoza / NTV Spor
22:00 İnternacional-Gremio / Spormax

Rezalet!



Bu ülkede gerçekten maç seyredilmez. Bir maç için ilk kez iki yayıncı kuruluşun oyun sırasında spikerler aracılığıyla kavga ettiğine tanık oluyorum. Neyi eleştirsem bana "Hep İngiltere'yi örnek veriyorsun, biz İngiliz'miyiz" diye karşılık veriyorlar. Tamam o zaman bu yayın felaketi Kazakistan'da Bahreyn'de ya da Zulu Zulu kabilesinde bile olmaz! Ne F.Bahçe ne de G.Saray yazasım var. Fotoğraflar size maçları nasıl izlediğimi anlatsın...

22 Ekim 2009 Perşembe

İngiltere'de aylık ödüller


Premier Lig'de her ay sonunda Ayın Futbolcusu, Ayın Menajeri ve Ayın 11'i İngiltere Futbol Federasyonu tarafından belirleniyor. Eylül ayının oyuncusu Fernando Torres, teknik adamı ise Alex Ferguson seçilmiş. Bu ödülü en çok kazanan teknik direktör 24 kezle Alex Ferguson. Steven Gerrard ise 5 kez bu ödülü alarak rekoru elinde bulunduran isim. Gerrard'ın şansı ödülün 1994'ten beri veriliyor olması. Daha eskiden beri veriliyor olsaydı şu anda FA'in sitesinde Most Winner linkine basınca Eric Cantona veya George Best'in fotoğrafları olabilirdi. Neyse ben şunu merak ettim: Ayın menajeri ve ayın futbolcusu hiç aynı takımdan çıkmış mı? Cevap: Evet. Hem de 41 defa. Bu ödül verilmeye başlandığından itibaren an itibariyle 190 ay geride kalmış ve 41'inde ödüller aynı takıma gitmiş. 2003-2004 sezonu çok enteresan. Bir sezonda geçen 9 ayın tam 5 ayı boyunca iki ödül birden bir takıma gitmiş. Eylülde Chealsea'ye (Claudio Ranieri ve Frank Lampard), Ekimde Newcastle'a (Bobby Robson ve Alan Shearer), Kasımda Bolton'a (Sam Allerdyce ve Jay-Jay Okocha), Aralıkta Manchester United'a (Alex Ferguson ve Paul Scholes), Şubatta Arsenal'e (Arsene Wenger ve Edu) verilmiş ödüller. Ödüller verilmeye başlandığından beri aynı takımın teknik direktörüne ve futbolcusuna denk gelmeyen sezon yaşanmamış. Bu ödüllerin aynı takımın teknik direktörüne ve futbolcusuna bir sezonda birden fazla denk gelmesi durumu ise Manchester United'ın başına 2 kez gelmiş. 1998-1999 sezonunda Alex Ferguson, öğrencisi Dwight Yorke ile beraber bu ödülü aynı ayda olmak üzere ikişer kez kazanmışlar. 2005-2006 sezonunda yine Alex Ferguson, bu sefer Wayne Rooney ile bu durumu tekrarlamış..

Ex-Kaleci'den teknik adam olur mu?

Dünya Kupası için gitti, Kore'yi çok sevdi..

Bu soru günümüzde aslında hala tartışma konusu. "Kaleci oyunu okuyamaz", "Kaleciden iyi antrenör olmaz çünkü oyunculuğunda oyunun içinde yer almamıştır" gibi bazı düşünceler var. Peki tarih sayfalarını araladığımızda bu klişeleri yıkan ve kaleciliğinden sonra teknik adamlık kariyerinde de oldukça başarılı olanlar var mı? Bu sorunun yanıtını önce Türkiye içerisinden giderek örneklendireyim: Türk Milli takımının günümüzde hala en büyük başarısı olarak kabul edilen 2002 Dünya Kupası üçüncülüğü elde edilirken takımın başında Trabzonspor'un efsane kalecisi Şenol Güneş vardı. Beşiktaş'ın kalesini dokuz sene boyunca koruyan Rasim Kara ise yine Türk antrenörler arasında isim edinmiş birisi olarak göze çarpıyor. Türkiye'de Beşiktaş da dahil olmak üzere 5-6 tane takım çalıştıran Kara, kısa Kanada macerasının ardından şu anda Azerbaycan takımlarından Hazar Lankaran'ı çalıştırıyor.

Walter Zenga, "Antep'te kebaptan başka bir şey yok" demişti.

Yurt dışına çıktığımız zaman teknik direktörlük kariyerinde yine başarılı olan bir çok ex-kaleci görebiliyoruz. Örneğin dünyanın gelmiş geçmiş en büyük kalecilerinden Dino Zoff teknik adamlık kariyerinde Juventus'a UEFA Kupası kazandırmış EURO 2000'de de İtalya'yı finale çıkartmıştır. Bu anlamda Zoff, Şenol Güneş'e benzetebilir. İtalya'nın da bir Rasim Kara'sı var. Zoff kadar başarılı olmasa da İtalya'daki teknik adamlar arasında iyi bir yer edinen Walter Zenga her ne kadar büyük bir başarısı olmasa da kariyerinde bir çok takım çalıştırmıştır. (Biri de Gaziantepspor)

Burridge kırılması zor bir rekorun sahibi.

Bir başka örnek olarak da Belçikalı Raymond Goethals'ı verelim. Belçika tarihinin en önemli kalecisi kabul edilen Goethals'ın CV'sinde Marsilya, Bordeaux, Anderlecht, Sao Paolo ve Belçika Milli takımı yazıyor. Belçikalı'nın en büyük başarısı ise kuşkusuz Van Basten'li, Baresi'li, Rijkaard'lı Milan'ı yenerek Marsilya'ya Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazandırması. Futbolun beşiği İngiltere'yle kapatalım. John Burridge, Steve Ogrizovic, Neville Southall ve Dave Beasant gibi istisnalar olsa da Premier Lig'de eskiden kaleci olup da takım çalıştıran fazla hoca bulamazsınız. Bu arada John Burridge ismi futbol tarihinde kural değiştirien adam niteliğindedir. Onun yüzünden aynı Jean-Marc Bosman'ın yaptığı gibi futbolda bir devir sona ermiştir. Kendisi 29 yıllık futbol kariyerinde 33 kulüpte forma giyerek, en fazla farklı takımda oynayan oyuncu olmuştur. Aynı zamanda bir sezonda (1993-1994) 7 takım değiştirerek, "Bir sezonda en çok takım değiştiren oyuncu" rekorunu da eline geçirmiştir. Bunun üzerine de FIFA bir karar alarak bir oyuncunun bir sezonda en fazla 3 farklı takımda oynaması yönünde kural değişikliğine gitmiştir. Alakasız bir not düşerek yazıyı bitireyim: Oğlu Tom Burridge İngiltere'nin en meşhur buz hokeyi oyuncusudur, halen Blackburn Hawks takımında oynamaktadır.

21 Ekim 2009 Çarşamba

Fransızlar sahada


Bu akşam Şampiyonlar Ligi'nde Fransız takımları sahaya çıkıyor. Lyon'un Liverpool'u yenmesi sürpriz olarak lanse edilse de son üç maçtır kötü gidişini sürdüren Liverpool'un kaybedebileceği zaten Fransız basınında bir haftadır yazılıp çizilen durumdu. Lyon'u tutturan L'Equipe yazarları bu sefer de Marsilya'nın kazanacağını Bordeaux'nun puan kaybı yaşayacağını belirtmişler. Bordeaux A Grubu'nda Bayern Münih'i ağırlıyor. İkisi de dörder puanda. İki puanlı Juventus son antrenmanının ardından muhtemelen bu maç için beraberlik duası etmiştir. Marsilya 'ya tamam ya devam' maçında. C Grubu'nda Zürih'e konuk oluyorlar. Zürih en son Milan'ı San Siro'da yenmişti. Yine kazanırlarsa grup birinciliğini kuralar çekildiğinde verdiğimiz Real Madrid'in ardından ikinci olabilme şanslarını arttırırlar. Marsilya puansız son sırada. Didier Deschamps ise durumun ciddiyetinin farkında:


"ILS ONT TROIS POINTS ET NOUS AUCUN, DONC JE NE SUIS PAS CERTAIN QUE NOUS SOYONS FAVORIS AUJOURD'HUI. NI QUE NOUS SOYONS SUPÉRIEURS" - "Onların üç puanı var, bizimse puanımız yok. bu yüzden bizi bugün favori gösterenler daha iyi olmadığımızı anlamalılar"

Bu Gökdeniz nerede var?


Fatih Tekke ve Gökdeniz Karadeniz aslında Rusya Ligi'nde son 6-7 haftadır çok formdalar. Gökdeniz bu akşam doruk noktasına çıktı. Barcelona'yı Nou Camp'ta uzun bir aradan sonra yıkan golü attı. Rubin Kazan 2-1 kazanırken Guardiola'nın maç sonrası surat ifadesi "Aaa yenildik lan" gibiydi. Neyse söylemek istediğim şey başka... Bu gol Gökdeniz için bir şey değiştirmez. Adı Avrupa'daki bir kaç futbol meraklısı tarafından öğrenilir, o kadar. Zaten Gökdeniz gol atarak takımına maç kazandırsa; bahis oynadığı söylenir. Gökdeniz'in atamadığı goller yüzünden takımı maç kaybetse; rakibe bahis oynadığı söylenir. Gökdeniz iyi oynayıp Milli takıma seçilse; "bahis oynayan oyuncu Milli takıma seçilmesin" denir. Gökdeniz iyi oynadığı halde Milli takıma seçilmese; golleri Milli takım hocasına 'selam' olarak kabul edilir. O yüzden Gökdeniz Barcelona'ya gol atınca da yine konu farklı bir noktaya çekilir. Yine de ben çok sevindim. Star denen kanal Şampiyonlar Ligi'ni Beşiktaş'ın olmadığı günlerde es geçip, maç yerine Prison Break'in çok kötü dublajlanmış versiyonunu yayınladığı için maçı Gürcü kanalı Rustavi 2'de izledim. Spiker Gökdeniz hakkında ne dedi en ufak bir bilgim yok ancak Gökdeniz gol atınca çığlık çığlığa bağırdı. Trabzon Gürcistan'a yakın diye midir nedir? :)

19 Ekim 2009 Pazartesi

Domenech-Medya


Raymond Domenech Türkiye'nin başında olsaydı muhtemelen ya Mahmut Özgener'in amca oğlu olduğunu ya da arkasında güçlü bir sponsor veya tarikat olduğunu düşünürdüm. Futbol Tanrı'larına şükürler olsun ki ne Domenech Türkiye'nin başında ne de Mahmut Özgener'in uzaktan akrabası. Öyleyse bu tipik Fransız'ın Fransa futbolunu 5 yıldır süründürürken neden bir türlü görevden uzaklaştırılmadığına bir göz atalım. Raymond Domenech Fransa Futbol Federasyonu Başkanı Jean-Pierre Escakettes'ın da kayınçosu ya da sevdiceği olmadığına göre bu işte başka bir iş var.


Daha önce La face cachée de L'Equipe başlıklı postumda David Garcia'nın L'Equipe gazetesinin halkı kandırdığına dair yazdığı kitabı tanıtmıştım. Şimdi de size Avrupa'nın en iyi spor gazetesi olarak lanse edilen L'Equipe gazetesinde Fransa Milli Takımı'nın oynadığı maçların ardından köşe yazısı yazan kişilerden bahsedeyim: Birincisi Cristophe Dugarry, ikincisi Stéphane Guivarc'h ve son olarak üçüncüsü ise Vincent Candela. Dikkat ettiyseniz üçü de aynı dönemin futbolcuları ve üçü de Fransa Milli Takımı 1998'de Dünya Kupası'na uzanırken kadroda yer alan isimler. Bir diğer ortak noktaları ise 1993 yılında üçü de Fransa Milli Takımının U-21 takımında oynarken aynı hocayla, Raymond Domenech'le çalışmış olmaları!


Yani durum şudur ki Domenech ne tarikatçı ne de arkasında Koç Holding var. Adam bir zamanlar kendi kendine yarattığı yıldızları yakın arkadaşı ve bir zamanlar L'Equipe gazetesinin en kıdemli editörü olan Claude Droussent tarafından medyanın içerisine sızdırmış durumda. Nasıl bugün Bülent Korkmaz, Hakan Şükür ve Hakan Ünsal Türk Milli Takımı'nı eleştirirken Fatih Terim yerine futbolcuları eleştiriyorlar, bu da işte aynı durum. Medya içerisinde kadrolaşan Domenechçiler durumu 5 yıldır idare ediyorlar. Ki Dugarry'nin L'Equipe dışında maçların hemen ardından CANAL+'de canlı yayına çıktığını da hatırlatalım. Thierry Henry'nin takıma küsmesinin sebebi de işte tam olarak budur. Onun karakteri bu duruma isyan ettiği için şu anda Milli Takım'da istenmeyen adam olmuştur.. Bu arada Domenech'in bu hanedanlığı tabi ki sonsuza kadar sürecek değil. İtalyanlara karşı şansı pek tutmuyor. Lippi 2006'da onu yendiğinde medyadaki köleleri onun için "kısıtlı kadrodan mucize yarattı" demişlerdi. Şimdi 2009'dayız ve Fransa Dünya Kupası play-off'larında İrlanda'yla eşleşti. İrlanda'nın başında yine bir İtalyan olan Giovanni Trapattoni var. Eğer 18 Kasım günü Domenech yine kaybeden tarafta yer alırsa onu bu sefer değil Dugarry, UEFA başkanı Michel Platini bile kurtaramaz...

Afrika yolcusu kalmasın


Dünya Kupası'na Avrupa'dan gidecek son 4 takım 14 ve 18 Kasım'da yapılacak maçlarla belli olacak. Kuralar çekildi. Kuşkusuz en zorlu eşleşme Yunanistan-Ukrayna. Ukrayna futbolunun çıkışta oluşu Yunan futbolunun ise durdurulamaz düşüşü ibreyi Shevchenko ve arkadaşlarına döndürmüş durumda. Rövanş maçı umarım Donbass Arena'da oynanır. Fransa'nın rakibi zorlu İrlanda. Futbol dünyasında İngilizler'in yanında üvey evlat gibi duran İrlandalılar bir sürpriz yaparak Domenech'in kovulmasına sebebiyet verebilirler. Bizi geçmeyi başaran Bosna'nın rakibi bu sefer daha zor. Cristiano Ronaldo'suz bir Dünya Kupası olmaz.. Olmayacaktır da.. Rusya-Slovenya eşleşmesi ise play-off'ların tuzu biberi.. Rusya zorlanacaktır ancak turu geçecek güce sahip. Slovenler grup aşamasında Çekleri ve Polonyalıları geçmiş olabilirler ancak Guus Hiddink'e güçlerinin geçirebileceklerini zannetmiyorum. Kuralar güzel. Epey curcuna olur..

Şaşırt beni Kewell



Baştan uyarayım. Bu bir G.Saray maçı analizi değil. Bu bir takım ruhu yazısıdır. Bu sezon G.Saray'ı ilk kez Ali Sami Yen'de izledim. Maçı yeniden düzenlenen Kapalı Alt tribününde seyrettim. Ne kadar müthiş değil mi? Alttan ısıtmalı koltuklarımız var artık! Belki popom 1 veya 2 derece daha sıcak kaldı ancak aklım hep Kapalı Üst'teydi. Yeni yapılan düzenleme sadece bir para tuzağı. Kapalı Alt ve Kapalı Üst arasındaki tüm iletişim kesilmiş. 2001'de yine bugün oturduğum yerde oturuyordum. Daha doğrusu ayaktaydım. Ancak Hagi tam önümden Monaco'yu avladığı sırada Kapalı Üst ile "-Dört sene üst üste şampiyon olduuuuk -Avrupa'nın kralı olduuuuuk" diye karşılıklı düet yapabiliyorduk. VIP'de oturan Hagi'ye içimden özür diledim. Beni duyduğunu da biliyorum...


Neyse maça 1 saat önceden girdim ve daha en başından bu duruma çok sinirim bozuldu. Alman arkadaşım Lenz, İngiliz arkadaşım Steve ve Slovenyalı arkadaşım Damijen'le tek ortak noktamız futbol ve birlikte maç izlemeye bayılıyoruz. İlk kez Ali Sami Yen'e geldiler ve oldukça heyecanlıydılar. Maç öncesi Lenz "Maçın adamı Harry Kewell olur" dedi. Bense ona Kewell'ın 4-4-2'nin sol kanat oyuncusu olduğunu, 4-3-3'ün solunda o kadar da verimli olamadığını anlatmaya çalışıyordum. Derken iş inatlaşma noktasına geldi ve neredeyse Kewell düşmanıymış gibi, onun oynamaması gerektiğini, Arda'nın solda oynayıp Elano'nun ilk 11'de başlaması gerektiğini söylüyordum. Bu konuşmalar neredeyse 20 dakika sürdü ve Lenz "Maç 5 dakikaya başlıyor. Kewell'ı izle" dedi. Maç başladı. Gözüm sadece Kewell'ı izliyor, Keita'nın sonradan televizyondan göreceğim spektaküler hareketlerinin hepsini kaçırıyordum.


Sezon başından beri Kewell'ın iyi bir oyuncu olmasına rağmen bu takımı yavaşlattığını ve en üst tempoya bir türlü çıkamadığını düşünen ben; gözlerime inanamıyordum. Bu sadece gol attığı için değil. Kewell bugün iyi oynamadı. Peki neydi Kewell'ın olayı? Şu anda takımın kaptanı Harry Kewell işte bu yüzden. Kolunda kaptanlık pazubandı olan Arda Turan sarı kart gördüğü pozisyonun hemen arkasından aynı hareketi tekrarlayarak F.Bahçe maçı öncesi oyundan atılma noktasına gelirken, onu hakemin yanından yaka paça uzaklaştıran Kewell'dı. Maç öncesi
galibiyet yemini yapılırken hararetli bir şekilde takıma direktifler veren de oydu. Hagi'nin kanatları altında G.Saray belki de yeni Hagi'sine ilk kez bu kadar yakındı. Zaten Hagi'nin G.Saray'dayken yaptıkları da bu tip şeyler de değil miydi? Ondan fazla koşup mücadele etmesi beklenmez, takımı saha içerisinde yönetmesi beklenirdi. G.Saray şu andaki eksiği işte budur. Sarı-kırmızılıların G.Saraylılık gazı üzerinden kaptanlık pazubandı takanlara değil, kaptanlık pazubandını karakteriyle yansıtanlara ihtiyacı var. Bugünün özeti de işte budur. G.Saray 4-3 kazandı. Evet. Ancak Kewell'ı kazanmış olması çok daha önemli. Arda'nın Kewell'ı örnek alması dileğiyle..

18 Ekim 2009 Pazar

Ballon D'Or 2009


Dünya üzerinde tirajı en fazla olan haftalık futbol dergisi France Football tarafından verilen ve futbolcular için en prestijli ödül olarak kabul edilen Ballon D'Or'un 2009 adayları belli oldu. Listede 6 Barcelona'lı var. L'Equipe gazetesi internet sitesinde "Ödülü kim almalı?" diye sormuş. %38'le Messi en yakın rakibi Iniesta'ya %21 fark atmış durumda. Iniesta'yı ise Henry ve Benzema takip ediyor. Eee Fransa'da verilen bir ödül için o kadar da torpil olacak tabi. Biraz rakamlarla Ballon D'Or'dan bahsedeyim. En son ödülü 2008'de Cristiano Ronaldo kazanmıştı. İlk ödülü ise 1956'da Blackpool'un orta sahası Stanley Matthews kazanmış. 1995'te ilk kez Avrupa kıtası dışından bir oyuncu bu ödüle sahip olmuş. Kendisi Milan'lı George Weah. Bu ödülü en çok kazanan isimlerse üçer kez mutlu sona ulaşan Johan Cruyff, Marco Van Basten ve Michel Platini. En çok Ballon D'Or kazanan futbolcu çıkartan ülkeler yedişer kez ile Almanya ve Hollanda. En çok Ballon D'Or kazanan futbolcu çıkartan takımlar ise sekizer kez ile Milan ve Juventus. Ballon D'Or'u en çok kazanan mevkii 29 kez ile forvet. Meraklısına: Kaleci olarak bu ödülü kazanan tek isim Sovyetler Birliği'nin efsane kalecisi Lev Yashin'dir. Dino Zoff, Iko Viktor, Oliver Kahn ve Gianluigi Buffon ise sıralamada ilk üçe girmelerine rağmen bu ödüle sahip olamayan eldivenler. Bu seneki ödül 1 Aralık'ta sahibini bulacak. Ödülü kazanan futbolcu aynı zamanda 1 milyon Euro'nun sahibi oluyor. Karşılığında ise sadece bir hafta sonra çıkacak France Football sayısına röportaj veriyor. Neyse uzatmayalım. Adayların tam listesi ise şöyle:

Andrei Archavin (Arsenal) Karim Benzema (Real Madrid) Iker Casillas (Real Madrid) Cristiano Ronaldo (Real Madrid) Diego (Juventus) Didier Drogba (Chelsea) Edin Dzeko (Wolfsburg) Samuel Eto'o (Inter) Cesc Fabregas (Arsenal) Fernando Torres (Liverpool) Diego Forlan (Atletico Madrid) Steven Gerrard (Liverpool) Ryan Giggs (Manchester United) Yoann Gourcuff (Bordeaux) Thierry Henry (Barcelona) Zlatan Ibrahimovic (Barcelona) Iniesta (Barcelona) Julio Cesar (Inter) Kaka (Real Madrid) Frank Lampard (Chelsea) Maicon (Inter) Lionel Messi (Barcelona) Luis Fabiano (Sevilla) Franck Ribery (Bayern Münih) Wayne Rooney (Manchester United) John Terry (Chelsea) Nemanja Vidic (Manchester United) David Villa (Valencia) Xavi (Barcelona) Yaya Touré (FC Barcelona)

Haftasonu futbol


17 Ekim Cumartesi

14:30 St Johnstone-Rangers / Euro Futbol
14:45 Aston Villa-Chelsea / Spormax
16:00 Denizlispor-Bursaspor / Lig TV
17:00 Celtic-Motherwell / Euro Futbol
17:00 Manchester United-Bolton / Spormax
17:00 Stoke City-West Ham / Spormax
19:00 Juventus-Fiorentina / NTV Spor
19:00 Konyaspor-Mersin İdman Yurdu / D Spor
19:00 Nottingham Forest-Newcastle / Futbol Smart
20:00 Beşiktaş-Kasımpaşa / Lig TV
20:00 Nancy-Marsilya / Kanal A
21:00 Real Madrid-Valladolid / NTV
21:45 Genoa-İnter / NTV Spor
22:00 Lille-Rennes / Kanal A
23:00 Valencia-Barcelona / NTV

18 Ekim Pazar

00:30 Sao Paulo-Atletico MG / Spormax
13:00 Lokomotiv Moskova-Spartak Moskova / Spormax
15:00 Blackburn-Burnley / Spormax
16:00 Gaziantepspor-Fenerbahçe / Lig TV
17:30 Sparta Rotterdam-Feyenoord / Futbol Smart
18:00 Wigan-Manchester City / Spormax
19:00 Dardanelspor-Çaykur Rizespor / D Spor
20:00 Galatasaray-Trabzonspor / Lig TV
21:45 Milan-Roma / NTV Spor
22:00 Palmeiras-Flamengo / Spormax
22:00 Toulouse-Paris SG / Kanal A

19 Ekim Pazartesi

19:00 Kayseri Erciyesspor-Kocaelispor / D Spor
22:00 Fulham-Hull City / Spormax

15 Ekim 2009 Perşembe

Teşekkürler Tanrı


Uruguay basını maç biter bitmez kılıçları çekti. El Observador'un yorumu ilginç. Maçı manşetten HIRSIZ CARLOS diye vermişler. Alt başlık: Güney Amerika'da hırsızlık oranının en fazla olduğu yerin Paraguay olması şaşırtıcı değil. Hakem Carlos Amarilla'yı izlemeniz bunu anlamanız için yeterli olacaktır. Üst başlık: Hakem Amarilla bir kez daha oyun içerisindeki kritik noktalarda verdiği kartlarla Dünya Kupası hâyâlimizi çaldı. Umudumuz Kosta Rika veya Honduras'ı elemek. Hakem iyiydi veya kötüydü. Şu an bunu konuşmak yersiz. Arjantin'siz bir Dünya Kupası hâyâl edilemezdi. Maradona'nın Arjantin gibi bir takımı nasıl bu kadar kötü oynattığı da başka bir konu. Dünya Kupası'nda gruptan çıkarlar mı? Belli olmaz! Yine de kazanan Maradona oldu. Olé'nin manşeti güzel: TANRI BÖYLE İSTEDİ. Görünen o ki Maradona ve Tanrı hakkında daha çok manşetler atılacak.. Yalnız 2010'da bu manşetler söz konusu fenomenin Tanrı tarafından çarptırılmasıyla ilgili de olabilir..

14 Ekim 2009 Çarşamba

Kıyamet günü


Bu akşam Güney Amerika'da hayat durur. Arjantin'de Olé gazetesi alınacak olası bir mağlubiyeti dünyanın sonu olarak nitelendirmiş. Uruguay gazetesi Brecha'ya göre ise mağlubiyet ya da beraberlik gibi bir seçenek yok. Herşey kazanmak üzerine. Buenos Aires'teki ilk maçı Messi'nin şovuyla 2-1 Tangocular kazanmıştı. Golleri Messi ve Agüero atarken F.Bahçeli Lugano'nun tek sayısı Uruguay'a yetmemişti. Bu akşamki muhtemel 11'ler şöyle:

Uruguay: Nestor Muslera - Andres Scotti, Diego Lugano, Martin Cecares, Walter Gargano - Jorge Rodriguez, Alvaro Pereira, Diego Perez, Sebastian Eguren - Diego Forlan, Luis Suarez

Arjantin: Sergio Romero - Rolando Schiavi, Emiliano Insua, Gabriel Heinze, Jonas Gutierrez - Javier Mascherano, Angel Di Maria, Enzo Perez - Gonzalo Higuain, Martin Palermo, Lionel Messi

13 Ekim 2009 Salı

Laura Esposto


Daha önce kadın spikerler arasından kendi best of'umu Bayan spikerler başlıklı postumda belirtmiştim. Bunlara bir yenisi daha eklendi. Zap yaparken AC Milan TV'de Juke Box adlı programa denk geldim. Programın sunucusu Laura Esposto. Sky Italia'da da program yapıyor. Diğer belirtmiş olduğum kadın spikerlere göre biraz daha kıdemli. Kendisi aynı zamanda AC Milan TV'nin genel müdürü..

12 Ekim 2009 Pazartesi

Vieira'da son durum!


Transfer sezonu biter, transfer söylentileri bitmez! Sezon başında Arsenal-Vieira flörtü başlıklı postumda Vieira ile Arsenal arasındaki gelişmeleri yazmıştım. Sezon başında Arsenal'e dönemedi. Belki de dönecekti, transfer sezonunun süresi yetmedi. İngiltere'de yine manşetlerde o var. Arsenal Ocak ayında kadrosuna en az 2 tane tecrübeli isim katacak. İngiliz basınına göre bu iki isimden biri Wenger'in eski öğrencisi Vieira. Diğerinin de Henry olduğu yönünde dedikodular var. İngiliz medyası Vieira'nın kulaklarını çınlatırken kendisi Milano sokaklarında alışverişin tadını çıkartıyor..

Haftaiçi futbol


12 Ekim Pazartesi
20.00 Çaykur Rizespor – Kayseri Erciyes (D SPOR)
23.00 River Plate – Independiente (NTVSPOR)

14 Ekim Çarşamba
19.00 Almanya – Finlandiya (KANAL A)
21.00 Türkiye – Ermenistan (ATV)
22.00 İngiltere – Belarus (NTVSPOR)

15 Ekim Perşembe
01.00 Uruguay – Arjantin (NTVSPOR)

Ne yabancısı? Ne yerlisi?


Milli takım hakkında bu aralar herkes soru sormaya başladı. Türlü türlü sorular bunlar. Fatih Terim'in istifasının ardından en çok sorulan soru ise "Yabancı hoca mı gelmeli yerli hoca mı?" Gazetelerimiz de daha 1 gün beklemeden sayfalarını değişik değişik hocalarla süslemiş. Guus Hiddink, Mircea Lucescu, Mustafa Denizli, Bülent Uygun ve Ertuğrul Sağlam gözüme çarpanlar. Peki asıl sorun gerçekten de Fatih Terim miydi? Forvette Fatih Tekke olsa Bosna'yı yenebilecek miydik? Nedense asıl sorunları görmezden geliyoruz. Türk futbolu bir tür şans oyunu gibi. Kolonları dolduruyorsunuz, iyi bir sonuç elde etme şansınız milyonda bir. Kabul edelim ki Türk futbolu Avrupa'da söz sahibi değil. Almanya, Hollanda veya İngiltere gibi kendimize has futbol tarzımız yok. Doldur boşaltlara, bireysel yeteneklere ve en önemlisi şansa güveniyoruz. Böyle bir ülkenin grubunu 3. bitirmesi bile mucizedir. Yurt dışında oynayan sadece 1 oyuncumuz var. O da İngiltere Premier Ligi'nde düşmeme mücadelesi veriyor, hatta takımında kadroya bile zor giriyor. Ne doğru düzün bir alt yapımız, ne bilinçli bir seyircimiz ne de adam akıllı bir oyuncu takip sistemimiz var. Böyle bir ortamda bana göre Fatih Terim sadece günah keçisidir. Yerine gelecek kişiyi düşüneceğimize önce Türk futbolunu sağlam taşlar üzerine oturtmamız gerekir. Harry Kewell'ın sözüyle bitirelim: "Futbolun Türkiye kadar sevildiği bir yerde futbol sahaları Wembley gibi olmalı"

10 Ekim 2009 Cumartesi

Ankara'nın taşı toprağı...


Ankarasporlu Roguy Méyé: "Gerçekten futbolcular olarak çok üzgünüz. Bu sene iyi bir kadro kurmuştuk ve yukarı sıralara oynayabilirdik. Ancak benim takıldığım başka bir konu var. Bize transfer olmamız için ek bir süre tanındı. Ancak Avrupa'daki takımlar transfer sezonunu kapattı. Türkiye'deki takımların ise hepsinin yabancı kontenjanı dolmuş durumda. Türk arkadaşlarımıza gelen teklifler var ve muhakkak bir takım bulacaklar. Gabon milli takımında düzenli olarak oynuyorum fakat şimdi kulüpsüz kaldım. Konate'yle konuştum ve ne yapacağımızı bilmiyoruz. Tam anlamıyla ortada kaldık"

Sidimar Fernando Cigolini


Kısa adıyla Sidimar. Atlético Mineiro'da defansın göbeğinde oynuyor. Sadece 1992 doğumlu. Brezilya U17 takımında da forma giyiyor. Enteresan bir not ise Brezilya Ligi'nde çıktığı 5 resmi maçta bir defans oyuncusu olmasına rağmen 4 tane gol atmış olması. Bizi ilgilendiren tarafı: G.Saraylı Elano'nun neredeyse ikizi!

Ah Cristiano ah


Günümüzde hem erkekler hem de kadınlar tarafından sevilmek zor birşey.. Dünyanın en yetenekli ve en pahalı futbolcusu olduğunuzu düşünün. Bütün kızların size hayran olduğu, istediklerinizin neredeyse tamamını elde edebildiğiniz bir dünya düşünün. Herhalde yapacağınız en son şey bu olurdu: http://www.sporx.com/sxtv/?frm_id=12734 Cristiano Ronaldo allahtan popçu değil topçu olmuş..

9 Ekim 2009 Cuma

Domenech'e ayar


"Je ne suis pas dans sa peau. Il est en train de vivre un moment difficile en équipe de France. On a tous connu des passages durs. Mais Karim Benzema, c'est le futur du football français. On a besoin de lui, qu'on le veuille ou non. Je préfère retenir la fin de sa déclaration, où il se dit prêt à tout donner, même pour dix minutes"

"Onun durumunu pek bilmiyorum. Ancak Fransa Milli takımında zor bir dönem geçiriyor. Hepimizin zor dönemler geçirdiği oluyor. Ancak Karim Benzema Fransa futbolunun geleceğidir. İstesek de istemesek de ona ihtiyacımız var. Bana 10 dakika da olsa oynamak istediğini söyledi. Şu anda herşeyini vermeye hazır. Oynamaması saçma olur"

Thierry Henry yine açtı ağzını yumdu gözünü. Daha önce Raymond Domenech&Thierry Henry başlıklı postumda Domenech ile Henry arasındaki gerilimden bahsetmiştim.Cumartesi günü Fransa'nın Dünya Kupası elemelerinde Faroe Adaları ile oynayacağı maç öncesinde teknik direktör Raymond Domenech'in Karim Benzema'ya güvenemediği için forvet hattında Gignac ile Anelka'yı birlikte oynatacağını söylemişti. Henry duruma biraz tepkili.. Baksanıza; teknik direktörüne karşı bir Real Madrid'liyi savunuyor..

8 Ekim 2009 Perşembe

Haftasonu futbol


10 Ekim Cumartesi

19:00 Karşıyaka-Konyaspor / D Spor
19:00 Rusya-Almanya / Futbol Smart & ZDF
19:00 Estonya-Bosna Hersek / Fox
19:15 Ukrayna-İngiltere / TRT 1
21:45 Belçika-Türkiye / Fox
22:10 Flamengo-Sao Paulo / Spormax

11 Ekim Pazar

01:00 Arjantin-Peru / NTV Spor
15:00 Orduspor-Bucaspor / D Spor
23:00 Bolivya-Brezilya / NTV Spor

Robbie Willams - Susie Amy


Yer: Londra'nın Reina'sı denilebilecek Amika. İngiltere'nin 1 numaralı medya ikonlarından Robbie Williams sabaha karşı 04.00 sularında barı terk ediyor.. Arkasındaki isim ise tanıdık. Genelde futbolcularla takılmayı seven ve elinden Ashley Cole, Theo Walcott, Gabby Agbonlahor gibi topçuları geçiren Susie Amy. Aynı zamanda şu anda İngiltere'nin en çok izlenen dizisi Footballer's Wives dizisinin Chardonnay'si..

Ölen umutlar


Meksika'nın Yucatan eyaletinde üretilen bir silah markası var.. Silueta Metálica. Bu silah ilk üretilmeye başlandığı 1970 senesinde yanlış imalat sonucu 148 insanın kendisini vurmasına sebebiyet verdi. Silahın sorunu, tetik çekildiği anda kurşunun geri tepmesi ve tetiği çeken kişiyi vurmasıydı. Silah endüstrisi bu olayı bastırmakta pek tabi zorlanmadı. Çıkartılan yeni modeller ve ölenlerin ailelerine ödenen yüklüce paralar olayın ört-bas edilmesi için yeterliydi. Fatih Terim'e gelelim. Aşırı güven de bazen geri tepiyor. Basın toplantısında hâlâ matematiksel olarak gruptan çıkma şansımızın olduğundan bahsediyor.. Medyada da nedense hâlâ gruptan çıkacakmışız gibi bir hava estiriliyor. Oysa kura çekimleri dün gibi aklımda.. İspanya'nın önünde grubu lider bitirecek, Dünya Kupası'nı inletecektik. Çok emindi Fatih Terim kendinden. Ancak 'yanlış imalat' olarak nitelendirebileceğimiz kadro seçimleri ve maç esnasında korkakça yapılan oyuncu değişiklikleri Terim'in sonunu hazırladı. Yurt dışında ve yurt içinde bir çok oyuncu kendi takımlarında formda, fit ve ilk onbirde maçlara çıkarken, aday kadrolarda hep sakatlıktan yeni çıkmış veya psikolojik olarak kafası rahat olmayan oyuncular tercih edildi. Medya şu anda boş umutlarla herkesi bir peri masalına inandırmaya çalışıyor. Ancak Bosna'nın Estonya maçından sonra basın yan cizecektir. Çatlak sesler artacaktır. O zaman da Fatih Terim'in Silueta Metálica firmasının yaptığı gibi ölen umutları affettirebilmesi çok zor olacaktır. François La Rochefoucauld sanki Fatih Terim için söylemiş: "Söz verirken umutlarımız vardır, yaparken ise korkularımız"

7 Ekim 2009 Çarşamba

Nokta, bitti


Frank Rijkaard: "Bazıları B planım olmadığı için beni eleştiriyor. Haklı da olabilirler. Ancak şu anda herhangi bir B planına ihtiyacımız yok. Bana göre B planınız olursa C, D ve E planlarınız da olmak zorunda. Asıl sistemsizlik de budur.. Bu tip durumlarla uğraşmak yerine iyi bir A planına sahip olmayı tercih ederim. Nonda, Baros'un yerine girip gol attığında kimse B planından bahsetmiyordu. Şimdi ise gol atamadı ve herkes çift forvet oynatmam gerektiğini söylüyor. Nonda bir maçta gol atamadı diye sistemimi, oyun stratejimi ve en önemlisi takımın geleceğini tehlikeye atamam"

Transfer sezonu(!)


Söz konusu Tottenham ise transfer sezonu asla kapanmaz. Allem edilir kallem edilir mutlaka herhangi bir şekilde kadroya birisi katılır. İngiliz basını transfer muhabbetleri bitmesine rağmen Harry Redknapp'in Inter'li Sulley Muntari'yi istediğini yazmaya başladı.. Muntari'nin Ramazan ayından beri Jose Mourinho'yla arası açık.. Oruç tuttuğu için kadroya dahil edilmemişti.. Luka Modric sakatlanınca Tottenham bir başka Hırvat oyuncu Niko Kranjcar'a bel bağlamıştı.. Haliyle bu kumar tutmadı.. Ocak ayının ilk transferi Muntari'nin Ada'ya dönüşü olabilir..

U-20 Dünya Kupası


Mısır'da şu aralar U-20 Dünya Kupası düzenleniyor. Eurosport maçları naklen yayınlıyor. Özellikle Caner Eler'in anlattığı maçlara denk gelirseniz, kaçırmayın derim. Çeyrek final maçları aşamasındayız. Şimdilik en çok dikkatimi çeken oyuncular İtalyan forvet Mattia Mustacchio ve Gana'nın hem sağ hem sol kanadında oynayabilen Abeiku Quansah. Mustacchio'nun bonservisi Sampdoria'da ancak bu sene kiralık olarak Ancona'da forma giyiyor. Quansah'ı ise sezon başında erken davranan Nice kapmıştı. Bu arada böyle önemli bir organizasyonda acaba Türk takımlarından yetkililer bulunuyor mu diye merak ettim. Araştırdım. Sadece 1 isim var Mısır'da. Gençlerbirliği adına orada bulunan, İlhan Cavcav'ın sağ kolu, fotoğraftaki Cüneyt Üstündağ...

Her türlü Gerrard


Liverpool kaptanı Gerrard şimdi de çizgiroman kahramanı oldu. Sponsoru Adidas tarafından yaptırılan 15 sayfalık çizgiromanda kısa bir biçimde Gerrard'ın İstanbul'daki Şampiyonlar Ligi'ni kazanışı anlatılıyor. Amaç çocukları futbolun içine biraz daha çekmek. Kısa bir de tanıtım animasyonu hazırlanmış bununla ilgili. Onu da buraya tıklayarak izleyebilirsiniz. Yardımcı erkek oyuncu da Zinedine Zidane. Herhangi bir olayın içerisinde Gerrard varsa dikkat çekicidir. Zidane varsa kendini seyrettirir. İkisi birden varsa tadından yenmez.. Bu da aynen öyle..

5 Ekim 2009 Pazartesi

Cristiano'suz Real


Dün Sevilla-Real Madrid başlıklı postumda maçın ne kadar zevkli geçtiğini yazmıştım. İspanya'da bugün bütün gün bu maç konuşuldu. Genel kanı: Cristiano Ronaldo olmazsa Real Madrid de olmaz.. Peki Ronaldo nerede? Bugün Madrid sokaklarında alışveriş yaparken görüntülendi. Tek başına..

CM 2010


Championship Manager 2009'un çıkması iptal olunca yaklaşık 2 senedir bu oyunu beklememe sepep olmuştu Eidos. Grafik açısından kuşkusuz serinin en iyi oyunu. İngilizce, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca'nın yanı sıra Lehçe ve Türkçe dil desteği de kuşkusuz bu oyunun ülkemizde popüleriterisini arttıracaktır. Eidos yeni bir sistem geliştirerek internetten satışa sundu oyunu. Sistem şöyle çalışıyor: Ne kadar çok para verirseniz o kadar çok patch alabiliyorsunuz. Bu da aslında oyunun daha geniş kitlelerce oynanabilmesi için mantıklı. Ancak 9.5 Euro'luk aldığım paketin bana yaptığı garezden midir yoksa gelenekçi bir cm oyuncusu olduğumdan mıdır bilmiyorum. Oyunun bana çok itici gelen tarafları oldu.


Aslında hakkını yememek de lazım. O kadar güzel yanı var ki, mesela çok detaylı seçenek ağı sunuyor. Ölü top çalışmaları, düzenlemeleri, maçlardan sonra Rıdvan Dilmen ve NTV'den bile bin kat daha derin maç analizleri (çok ciddiyim), kontrat görüşmeleri bile çok akıllıca. Eksisi de ne yazık ki çok. Mesela en basitinden: can sıkıyor. Maçlarda garip hareketler oluyor. Bazen çok yerinde çok zeki, bazen çok salak, yanındaki topa dokunmuyor futbolcular. Hatta saçma sapan yerlere gidiyorlar kendi poziyonlarından alakasız. Bir iki bug var, depara kalkan oyuncu bazen roket takmış gibi koşuyor, kimse yakalayamıyor. İnternetten sürekli update ediliyor olması ise olumlu bir taraf. Mesela Caner Erkin bile Galatasaray'da, o kadar yeni kadrolar.


Biraz daha içine girecek olursak 'saçma' diye nitelendirebileceğimiz durumlar şunlar:
-Galatasaray'ın en iyi 2 oyuncusu Carrusca ve Caner Erkin. Arda normalden daha kötü.
-Antrenman seçenekleri 3D maç ekranından daha kaliteli.
-Scouting ekranı kötü düzenlenmiş. News ekranından bulunan oyuncuya tıklayamıyorsunuz.
-Ne kadar grafik, o kadar yavaş. Oyunu kapsamlı oynayan biri 1 ayı 6-7 saatte bitirir.
-Oyuncunuz milli maça gitse de antrenmanda kullanabiliyorsunuz. İlginç. O nasıl oluyor?

Zaman çabuk geçer