30 Nisan 2010 Cuma

Finalin Adı: Atletico Madrid - Fulham

Kritik gollerin adamı Forlan.

UEFA Avrupa Ligi galiba bu sene Şampiyonlar Ligi'nden daha zevkli geçiyor. Organizasyonun Şampiyonlar Ligi'ne benzetilmesiyle mi alakası var bilmiyorum ama verilen mücadeleler ve takımların hikayesi geçen senelere göre daha dikkat çekici. Bu akşam oynanan maçlarda Fulham deplasmanda aldığı 0-0'lık skorun avantajıyla Craven Cottage'ı Hamburg'a dar etti. 1-0 geriye düşmelerine rağmen Zoltan Gera faktörü Fulham'a 2-1'lik galibiyeti getirdi ve Fulham'ı tarihindeki ilk Avrupa kupası finaline yükseltti. Maçı yöneten Cüneyt Çakır'a UEFA gözlemcisi 8.6 not vermiş. Büyük bir sürpriz olmazsa Cüneyt Çakır'ı seneye Şampiyonlar Ligi'nde izleyeceğiz.

Zoltan Gera Kupa'daki 6. golünü attı.

Ertem Şener'li Anfield'da ise gülen Atletico Madrid oldu. Bir gün önce Jose Mourinho'nun "Hayatımda aldığım en güzel mağlubiyetti" sözlerini bu akşam da Quique Sanchez Flores söyler. Şaka gibi: Adamlar sadece 2 maç kazanarak Avrupa kupalarından birinde finale yükseldiler. Finalde bunu yemezler kaybettin mi gümüş madalyayı boynuna geçirirler. İki hafta içerisinde nasıl olur bilmem ama Atletico'nun acilen kötü futboluna bir çözüm bulması gerek. Yoksa Zoltan Gera çiğ çiğ yer o savunmayı. Finalde Fulham sanki kupaya daha yakın. Atletico'da bu şans varken hiç bir şey belli olmaz ama dediğim gibi finalde yemezler ağa. Güzel maç olacağı kesin. Ha bu arada bir çift söz de Atletico Madrid'in defansı Alvaro Dominguez'e: Sen ne çirkefmişsin be kardeş!

"Adamlarda bal var ben ne yapayım?"

29 Nisan 2010 Perşembe

Arşivden..


Maziden bir fotoğraf daha. Sene 1995. Porto'nun başında Bobby Robson var. Yardımcısı ise Jose Mourinho. Mourinho'nun saç modeli Yiğit Özgür'ün değimiyle "kuğu götü". Portekiz'de şampiyonluk yaşayan ikili bir sonraki sezon Barcelona'ya geçecek. Aralarında geçen olası diyalog:

Bobby Robson: Git bakkaldan şu kağıda yazdıklarımı al da gel..
Jose Mourinho: Hocam kafan mı güzel?

Finalde Uzaylı Yok


Haftalardır beklediğimiz Barcelona-Inter eşleşmesinin rövanş ayağı oldukça sıkıcı geçti. Dün mucize yapması beklenen Lyon'u rahat geçen Bayern Münih'in finaldaki rakibi Inter oldu. Milano'da aldıkları 3-1'lik galibiyet büyük avantajdı. Mourinho dünyadaki neredeyse en iyi defans oyuncularına sahip olduğunu biliyordu. Mis gibi kapandı bütün maç. Inter geri dörtlüsü ceza sahasından çıkmadı neredeyse. Uzaylı denen Messi'nin bütün maç yapamadığını stoper Pique yaptı ama yetmedi. Sonuç olarak sezon başından beri şöyle iyiler böyle uzaylılar denen Barcelona şimdi Şampiyonlar Ligi'nde yok. İspanya Kral Kupası'nda da Sevilla'ya elendiler. La Liga'da ise şampiyonluk garanti değil. Barcelona'nın Real Madrid'in ardından ligi ikinci bitirmesi demek Pep Guardiola'nın gelecek sezon takım çalıştırmayacağı anlamına geliyor. Tabi belli olmaz çalıştırabilir de. En azından Katalunya'da çalıştırmayacak anlamına geliyor... La Liga'da son durum aşağıda. Barcelona'nın fikstür dezavantajı var diyebiliriz. Villarreal ve Sevilla deplasmanları can yakar...

REAL MADRID'İN KALAN MAÇLARI

OSASUNA (E)
MALLORCA (D)
MALAGA (D)
ATHLETIC BILBAO (E)

BARCELONA'NIN KALAN MAÇLARI

VILLARREAL (D)
TENERIFE (E)
VALLADOLID (E)
SEVILLA (D)

LA LIGA PUAN DURUMU

1
Barcelona
3487+63
23486+59
33462+16
43456+15
53454+10
63452+4
73450+6
83450+1
93444-10
103443-1
113441-13
123439-9
133438-12
143437-13
153436-13
163434-5
173434-19
183432-20
193432-31
203427-28

26 Nisan 2010 Pazartesi

Bayern Forması, Teze Peynir, Final


Şampiyonlar Ligi'nde ilk finalistin belli olmasına 24 saatten az bir süre kaldı. İlk maçı 1-0 kazanan Bayern Münih'in avantajlı olduğu kesin. Kağıt üstünde kadrolara baktığımız zaman Lyon, Bayern'e karşı iki farklı kazanabilecek güce sahip değil. Ancak Fransa'daki haberlere bakılırsa Claude Puel takımını bu maça oldukça iyi hazırlamış. Bu maçta Bayern'li oyuncular Real Madrid ve Bordeaux'yu eleyen Lyon'u küçümserse sonları pek de iyi olmayabilir.


Nitekim ilk maçta şapkadan tavşan çıkartan Robben'in yanında Ribery yok. Almanların defansı da çökmüş durumda. Demichelis ve Van Buyten'in durumları maç saatinde belli olacak. İlk maçta Van Bommel'in yokluğunda orta sahada yer alan Tymoshchuk hafta sonunda oynanan Mönchengladbach maçında sakatlandı ve Fransa'ya götürülmedi. İki gündür idmanlara çıkmayan Hamit ise düzeldi ve kadroda yer alacak. Almanya'da defansın ortasında oynayan Demichelis ve Van Buyten'in oynayamaması durumunda Hamit'in defansa çekilmesi konuşuluyor. Ne kadar faydalı olur bilinmez. İlk maçta saçma bir sarı kart görüp cezalı duruma düşen Danijel Pranjic de forma giyemeyecek. İlk maçta cezasından ötürü oynamayan Van Bommel'in basın toplantısında söyledikleri ise manidar: "Sakat, cezalı, eksik ne olursa olsun. Üzerinizde Bayern forması varsa ihtiyacınız olan skoru alıp evinize dönmeyi bilmeniz gerek. Size eksik olan oyuncular yerine oynayacakların bunun bilincinde olduğunu belirtmek isterim"


Gelelim Fransız tarafına. Claude Puel takımı bu maça farklı hazırladı derken sadece uyguladığı motivasyon ve desteği kastetmedim. Kurt hoca oyuncuları maça daha iyi konsantre olsun diye Lyon'un 100 km. kadar uzağındaki Le Puy kasabasına götürmüş. Puel bunu yapmasının sebebini şöyle anlatmış: "Şehirden ve basından ne kadar uzak kalırsak o kadar iyi. Oyuncularım fiziksel olarak maça hazır. Biraz taze peynir ve taze süt takviyesi için buraya geldik. Başka bir sebebi yok". Lyon hafta sonunda Bayern gibi maç yapmadı. Fransa Futbol Federasyonu Lyon'un Bayern maçı nedeniyle Monaco'yla oynanması gereken lig maçının ertelenmesini kabul etti. İlk maçta oyundan atılan Jeremy Toulalan (Ertem Şener'in deyimiyle Ceremi Tulalağ) bu maçta yok. Orta sahada onun yerine Real Madrid'i yakan Jean Makoun oynayacak. Stoper Cris ve genç Grenier'in durumları maç saatinde belli olacak.


Öyle görünüyor ki ilk finalist ya Bayern formasının hakkını verenler ya da taze peynirle beslenenler olacak. Maçla ilgili bir kaç enteresan not vereyim: Lyon tur atlaması halinde tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi finali oynayacak. Marseille, Saint-Etienne, Reims ve Monaco'nun ardından final oynayacak 5. Fransız olacak. Bayern Münih tur atlarsa 8. kez bu kupada final oynayacak. Bavyeralılar daha önce çıktığı 7 finalden dördünü kazandı, üçünde gümüş madalya taktı. Lyon kalecisi Hugo Lloris bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde çıktığı bütün maçlarda 90 dakika forma giyerek bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde en uzun oynayan oyuncu oldu. Fransız ekibi Şampiyonlar Ligi'nde bu sezon kendi sahasında rakip filelere 15 gol bırakırken kalesinde sadece 3 gol gördü. Bayern ise Şampiyonlar Ligi'nde çıktığı son 20 maçtan sadece birinde gol atamadı. Almanlar o maçta da bu sezon Lyon'un çeyrek finalde elediği Bordeaux'ya sahalarında 2-0 mağlup olmuşlardı.

MUHTEMEL 11'LER:

OLYMPIQUE LYONNAIS:

HUGO LLORIS
JEAN-ALAIN BOUMSONG
CRIS
ANTHONY REVEILLERE
ALY CISSOKHO
JEAN MAKOUN
MAXIME GONALONS
EDERSON
MIRALEM PIJANIC
KIM KALLSTRÖM
LISANDRO LOPEZ

BAYERN MÜNCHEN:

HANS JÖRG BUTT
DANIEL VAN BUYTEN
MARTIN DEMICHELIS
PHILIPP LAHM
DIEGO CONTENTO
HAMİT ALTINTOP
MARK VAN BOMMEL
BASTIAN SCHWEINSTEIGER
ARJEN ROBBEN
THOMAS MÜLLER
IVICA OLIC

7 yediler


Bazen tek bir sayı her şeyi anlatır. Sezonun ilk yarısında oynanan maçta Wigan deplasmanda 9 yemişti Tottenham'dan. Sezonun en farklı ikinci galibiyeti de Chelsea'den geldi. Tuncay ve saz arkadaşlarına 7 attılar Stamford Bridge'de. Tuncay'ın yüz ifadesi her şeyi anlatıyor...



CHELSEA

Cech 7
Ferreira 7 (Hutchinson 6)
Ivanovic 7
Alex 6
A Cole 7
Lampard 8
Ballack 7
Malouda 7
Kalou 7 (J Cole 6)
Drogba 7
Anelka 6 (Sturridge 5)
Diğer yedekler: Hilario, Zhirkov, Belletti, Van Aanholt


STOKE

Sorensen 7 (Begovic 4)
Higginbotham 6
Huth 6
Abdoulaye Faye 2 (Shawcross 6)
Collins 5
Delap 5
Whitehead 5
Whelan 6
Etherington 5
Fuller 6
Kitson 3 (Tuncay 4)
Diğer yedekler: Lawrence, Beattie, Pugh, Wilkinson

23 Nisan 2010 Cuma

Vay Anasını Sayın Seyirciler

"Bütün kızlar toplandık"

Önceden uyarayım. Fotoğraf kutsaldır. Ufak çaplı bir tarih yatmaktadır. Soldan sağa sıralayalım önce karede yer alanları: Eric Cantona, John O'Kane, Ryan Giggs, David Beckham, Gary Neville, Paul Scholes ve Roy Keane. Alttaki de Neville kardeşlerden Phil olanı. 1995-1996 sezonu. Manchester United'ın yıldızı Cantona adam olacak çocuklarla fotoğraf çektiriyor. Roy Keane gerçi zaten kadroda sık sık yer buluyor. İrlandalı adam olmuş bile! Alt yapıdan bedavaya değil, Nottingham Forest'tan 3.75 milyon Pound'a gelmiş. Farkı zaten kostümünden belli... Fotoğraftaki adamlardan sadece John O'Kane "büyük topçu" olamadı. Biraz ondan bahsedelim. Bu fotoğraf çekildikten tam bir ay sonra ayağını kırdı. Daha sonra da bir türlü toparlanamadı. Bury'de iki sezon kiralık oynaması için alt lige yollandı. Derken bu sefer dizinden sakatlandı. Bir umut Bradford'a kiralandı. Tam "belki döner" diye beklenirken ilk sakatlığı nüksetti. Everton'a verildi. Sonra da Evliya Çelebi misali orayı burayı dolaştı. Baktı olmuyor 2006 yılında 31 yaşındayken Hyde United'da gözlerden ırak jübilesini yaptı. Kim bilir sakatlıklar olmasaydı belki de fotoğraftaki en önemli adam o olurdu. Futbol işte...

Ceyhun Attı Liderlik Geldi

Ceyhun: "Siirt'te bile bu soğuk yoktu"

İsveç 2. Ligi'nde 3. hafta maçları tamamlandı. İsveç'in Bank Asya'sında transfer sezonunun flaş ismi kuşkusuz Ceyhun Eriş'ti. Kariyerindeki 13. takım olan Assyriska bu gece sahasında Oster'i 1-0'la geçerken golde onun adı vardı. Assyriska 3 maçta topladığı 7 puanla ligde ilk sırada. Assyriska ilgili bir iki not düşeyim. Kadroda yer alan Elias Merqus, 1987 doğumlu Suriyeli bir genç. 11 yaşındayken ailesiyle İsveç'e kaçak olarak giriş yapıyor. Babası Assyriska'nın alt yapısına yazdırıyor küçük Elias'ı. Antrenörler kendisini çok beğeniyor ve sözleşme imzalamak istiyor. Kaçak oldukları anlaşılınca devreye polis giriyor. Sınır dışı edilmek üzereyken yöneticiler devreye girip küçük Elias'a ve ailesine yaşama izni çıkarttırıyor. Elias 5 senelik mukaveleye imza atıyor ve "Assyriska benim ve ailemin hayalini gerçekleştirdi. Ne olursa olsun bu kulüpte kalacağım ve ne pahasına olursa olsun ayrılmayacağım" diyor. Bu enteresan hikayenin yanında kadroda başka Türk oyuncular da var. Birisi Mattias Genç. Baba Türk, anne İsveçli. Diğeri de Johan Bakırcıoğlu. CM/FM oynayanların yakından tanıdığı, an itibariyle Ajax forması giyen Kennedy Bakırcıoğlu'nun abisi. Şu anda 40 yaşında. Tamamı İsveç'te olmak üzere 17 farklı kulüpte forma giymiş.

Avrupa Ligi'nde Sessiz Gece

Steven Gerrard sahada yokları oynadı.

UEFA Avrupa Ligi bu gece sanırım son 10 senedeki en sıkıcı yarı final maçlarına tanıklık etti. İki maçın da tamamını izleme şansım oldu. Önce takımların form durumunu birer cümleyle özetleyelim. Atletico Madrid-Liverpool eşleşmesinde iki takımın da hali ortada. Atletico bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde gruplarda çıktığı 6 maçın üçünde berabere kalıp üçünü de kaybetti. Avrupa Ligi'nde de sadece Galatasaray'ı İstanbul'da yenebildiler. Tek galibiyetle yarı finale gelen bir takımın formu İspanya Ligi'nde de pek parlak değil. Genelde sezonu ilk 6 içerisinde bitiren takım şu anda La Liga'da 10. sırada... Liverpool'un hali ise malum. Sezonu genelde ne yapıp ne edip ilk 4 içerisinde bitirmeyi başaran Kırmızılar şu anda 7. sırada. Tottenham, Manchester City ve Aston Villa'nın formlarına bakılırsa pek de onları geçebilecek durumları yok. Bu kadar formsuz iki takımın çıktığı bir karşılaşmanın çok tempolu ve akıcı geçmesini beklemek hayalcilik olur. Nitekim maçta sadece bir buçuk pozisyon var. Maçı Atletico 1-0 kazandı ama golü atan Forlan herhalde hayatının en yamuk gollerinden birini attı. Jurado'nun soldan kestiği topu önce ıskalayan, sonra dürten Forlan, Carragher'ın topu ıskalamasıyla takımına galibiyeti getirdi. Atletico'ya hiç güvenemiyorum; ancak öyle ya da böyle rövanş için avantajı ellerine geçirdiler.

Hamburg-Fulham maçı ninni tadında geçti.

Gelelim Hamburg-Fulham maçına. Hamburg takımı Bundesliga'da oynadığı son 14 maçta sadece 4 galibiyet almış durumda. Amaçları ise bu sene kendi şehirlerinde oynanacak final maçında kupayı kaldırıp taraftarıyla barışmak ve kötü geçen sezona sünger çekmek. Son zamanlarda izlediğim en stresli takımdı Hamburg. Kazandıkları her topu Piotr Trochowski ve David Jarolim'e aktarıyorlar. Onlar 25-30 metreden vurarak şanslarını deniyorlar. Maçta en az 15 tane böyle anlamsız şut var. Forvette oynayan emektar Van Nistelrooy ve yancısı Paolo Guerrero'ya abartmıyorum top ya 1 ya da 2 kere geldi.. Yarı final eşleşmelerindeki en formda takım kuşkusuz Fulham. Hatta bana göre Kasım ayından beri kupanın favorisi de onlar. Finlandiya'da patlayan Eyyafyallayöküll adındaki enteresan volkan yüzünden acayip bir yolculukla Almanya'ya geldiler. Önce Londra'dan trenle La Manche denizi aşmışlar. Sonra kara yoluyla Fransa-İsviçre sınırına gelmişler. Tekrar trene binip sınırlı sayıda kalkan uçaklardan birine binerek Hamburg'a ulaşmışlar. Yolculuk 24 saat sürmüş! Oynanan kötü futbolun bahanesi olmaz ama bu sefer de olur be abi! Fulham'ın kaleye gidememesini ve aciz oynamasının sebebini tamamen bu yolculuğa bağlıyorum. Sonuçta maç 0-0 bitti ve Craven Cottage'da oynanacak rövanş için ihtiyaçları olan skoru aldılar. Büyük bir sürpriz olmazsa Hamburg'da Atletico-Fulham finali izleyeceğiz.

Bir zamanlar en tepedeydi. Şimdi kalkacak hali yok.

20 Nisan 2010 Salı

Premier League'de Gol Krallığı


Puan tablosundaki belirsizlik bu listede de var. Bitime 3 hafta kala Rooney zirvede. Gol sayıları birbirine yakın. Frank Lampard'ın bile hala şansı var. Tottenham Hotspur'dan 9 gol yiyen Wigan Athletic son 10 dakikasına 2-0 mağlup girdiği maçta Arsenal'i 3-2 yendi. Premier League bu. Her şey olur. Lampard gol kralı bile...

GOL KRALLIĞINDA İLK 10

Wayne Rooney - 26
Didier Drogba - 25
Darren Bent - 23
Carlos Tevez - 21
Jermain Defoe - 18
Frank Lampard - 18
Fernando Torres - 18
Cesc Fabregas - 15
Emmanuel Adebayor - 13
Louis Saha - 13

SON 10 YILIN GOL KRALLARI

2008/2009 Nicolas Anelka - 19
2007/2008 Cristiano Ronaldo - 31
2006/2007 Didier Drogba - 20
2005/2006 Thierry Henry - 27
2004/2005 Thierry Henry - 25
2003/2004 Thierry Henry - 30
2002/2003 Ruud Van Nistelrooy - 25
2001/2002 Thierry Henry - 24
2000/2001 J. F. Hasselbaink - 23
1999-2000 Kevin Philips - 30

18 Nisan 2010 Pazar

Arkeolog Bilica



Fifa oyun kuralları kitabından:


"Bir futbolcu oyun kuralları haricinde rakip takıma dezavantaj sağlayacak şekilde oyun alanının, kale direklerinin, korner bayraklarının veya topun herhangi bir kısmında değişiklik yaparsa ve hakem bu futbolcuyu gerektiği anda cezalandıramamış ve futbolcunun yaptığı değişiklik onarılmamışsa, bu futbolcunun takımı hükmen yenik sayılır"


Sabaha kadar tartışırız...

17 Nisan 2010 Cumartesi

Geri Sayım


Dünya Kupası 2010. Güney Afrika-Meksika maçına sadece 55 gün kaldı. Johannesburg'da olmak vardı..

Türk Gillett


Beklenen oldu ve Liverpool'un ABD'li sahipleri Thomas Hicks & George Gillett ikilisi kulübü satışa çıkardılar. Yapılan basın toplantısında Gillett'ın konuşmasından bir bölüm dikkatimi çekti; "Sanırım Nascar ve buz hokeyinden daha iyi anlıyorum. Futbol dünyası oldukça karmaşık. Taraftarlar burada olmamızı istemiyor. Futbolda temel taşları taraftarlar oluşturuyor. Kalmak için diretmenin bir manası yok. Onlarla aranız iyi değilse, orada olmamanız gerekiyor. Bu 3 yıl bizim için iyi bir tecrübe oldu. Kulübü, daha iyi yönetebilecek bir gruba devretmeye hazırız"


George Gillett'ın bahsettiği durumu biraz özetlemek lazım. Gillett aynı zamanda NHL'in güçlü takımlarından Montreal Canadians'ın ve Nascar'ın iddialı takımlarından Richard Petty Motorsports'un sahibi. ABD'de yerel yayın yapan 3 tane de televizyon kanalı var. Konuşmasında italik yaptığım yerler enteresan. Gerçekten de futbolun temel taşı taraftardır. Diğer sporlara hiç benzemez. Hele motor sporları ve kış sporlarıyla kıyaslanamaz derecede taraftar baskısıyla karşılaşırsınız. Bir kulübün büyüklüğü, onu uluslararası yapan şeyler, yurt dışında tanınabilirlik, taraftarın kulübe olan bağlılığı ve taraftarının kulübüne olan katkısıyla paraleldir. Taraftarı kaybetmek ekonomiyi, kurumsallaşmayı ve şehri/semti kaybetmek demektir. Gillett'ın konuşmasının o kısmını okurken aklıma ilk olarak Yıldırım Demirören geldi. Beşiktaş taraftarı 3 senedir "Yeter" diyor; adam nuh diyor peygamber demiyor. Bu oyunun acı tarafı da bu. Taraftarlar istemiyorsa bir noktadan sonra mazbatanı bırakman kaçınılmaz. Süreyi uzatabilirsin ama acı sonu asla engelleyemezsin. Merak ediyorum acaba Türk Gillett daha ne kadar direnecek?

Adidas, Nike ve Puma kapışırsa...


Endüstriyel futbolun vazgeçilmezi olan spor ürünü firmaları, malumunuz futbolculara sponsor oluyor. Bu alanda en büyük üç firma olan Adidas, Nike ve Puma'nın sponsor olduğu futbolcuların listesini çıkarttım. Hepsinden kendime göre en iyi 11'i kurdum. Kapışsalar Adidas-Nike maçından kan çıkar. Nike'ın forvet hattı uzaydan inme. Adidas'ın orta sahası ise Lampard, Diego ve Ballack'ı yedek kulübesine yolladı! Puma'nın bu iki takımla mücadele etmesi mümkün değil ancak oldukça savaşçı bir takım görüntüsündeler. Benim rengim üstteki fotoğraftan belli.. Enteresan bir iki not daha düşeyim. Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi yine rakip oldular. Yedeklerle birlikte listede toplam 54 oyuncu var. Premier League'den 23, La Liga'dan 17, Serie A'dan 10, Bundesliga'dan 4 oyuncu bulunuyor. Playstation'da kurup maç yaptırın derim...

NIKE:

Edwin Van Der Sar
Maicon, Rio Ferdinand, Charles Puyol, Patrice Evra
C. Ronaldo, Andres Iniesta, Wesley Sneijder, Franck Ribery
Zlatan Ibrahimovic, Fernando Torres, Wayne Rooney

Yedekler:
-Jens Lehmann
-Daniel Alves
-William Gallas
-Michael Essien
-Cesc Fabregas
-Didier Drogba
-Thierry Henry

ADIDAS:

Petr Cech
Arbeloa, Lucio, Alessandro Nesta, John Arne Riise
Kaka, Xavi, Steven Gerrard, Arjen Robben
David Villa, Lionel Messi

Yedekler:
-Sebastian Frey
-Chiellini
-Xabi Alonso
-Diego
-Frank Lampard
-David Beckham
-Michael Ballack

PUMA:

Gianluigi Buffon
Bacary Sagna, Jamie Carragher, Nemanja Vidic, Wayne Bridge
Joaquin, Guti, Seydou Keita, Mauro Camoranesi
Nicolas Anelka, Samuel Eto'o

Yedekler:
-Shay Given
-Emmanuel Eboué
-David Bentley
-Diniyar Bilyaletdinov
-Mario Gomez
-John Carew
-Peter Crouch

16 Nisan 2010 Cuma

Championship'e Bakış




İngiltere'de Premier League heyecanı son haftalara girilirken doruk noktasında. Şampiyonluk yarışı ve Şampiyonlar Ligi yarışı iyice kızışmış durumda. Seneye Championship'de oynayacak takımların da henüz hepsi kesinleşmedi. Ancak seneye Premier League'de oynayacak takımlardan birisi kesinleşti: Newcastle United. Bana kalırsa The Toon'un asla oralarda olmaması gerekir. Kendimi bildim bileli Newcastle bir Premier League kulübüdür. Onlar da zaten aşağı liglerin takımı olmadıklarını bitime 3 hafta kala 95 puan toplayarak gösterdiler ve şampiyonluğu garantileyerek yuvalarına döndüler.

Kevin Nolan ismi Newcastle için çok şey ifade ediyor.

Şampiyon olan Newcastle'da bazı isimlere parantez açmamız gerekir. Bu isimler Alan Smith, Steven Taylor ve tabi ki Kevin Nolan. Bu sezon başında kadroda yaşanan yaprak dökümü sonrasında Alan Smith kaptanlığa getirildi. Artık kariyerinin olgunluk çağına giren sarışın çocuk hala Leeds'deki umursamaz tavrıyla akıllarda olsa da bu sezon takımına tecrübesiyle büyük katkı sağladı. Steven Taylor ise 2003'ten beri bu takımda olmasına rağmen ilk kez düzenli olarak oynamaya başladı ve onun etrafında şekillenen defans hattı bu sezon şu ana kadar kalesinde 33 gol görerek Newcastle'ı ligin en az gol yiyen takımı yaptı. Ancak bahsettiğim bu iki adam yardımcı erkek oyuncu rolündeler. Gelelim başrol oyuncusuna: Kevin Nolan. Bolton'un onu yolladığından beri orta alanda yaşadığı sıkıntı ortada. O varken Avrupa Kupaları'na üst üste her sezon katılan Bolton şu anda Premier League'de küme düşmeme mücadelesi veriyor. Nolan bir orta saha oyuncusu olmasına rağmen geride kalan 43 haftada takımı için 17 gollük bir katkı yaptı ve Turkcell Süper Lig gol kralı Ariza Makukula'yı yakaladı! Nolan sahaya karakterini yansıttığı zaman Newcastle'ın kaybetmesi çok zor. Gerrard ve Lampard takımları için ne ifade ediyorsa Nolan da Newcastle'da aynı yolun yolcusu. Newcastle demişken Danny Guthrie ve Wayne Routledge'dan da bahsetmek gerek. Sadece bu iki adamın bu sezon yaptıkları asist sayısı 26'yı buldu. Defansın gediklisi Fabricio Coloccini ve Shay Given'dan kaleyi devralan Steve Harper da kadroda göze çarpan diğer kilit isimler.

Graham Dorrans: "Daha 10 tane asist yapacağım!"

Newcastle'ın ardından Premier League'e çıkması kesinleşen bir diğer ekip de yine Newcastle'la beraber geçen sezon bir alt kategoriye düşen West Bromwich Albion oldu. Bu takım için İngiltere'nin asansör takımı desek yeridir ancak gelecek sezon hiç de kolay bir şekilde Premier League'e veda edeceklermiş gibi bir havaları yok. Burada da Nolanlaşan adam Graham Dorrans oldu. 19 asistle ligin en çok gol pası veren adamı olan Dorrans 12 de gol atarak takımına büyük katkı yaptı. Daha önceden Middlesbrough'dan "üst seviyede oynayamaz" raporuyla kapının önüne konan Chris Brunt da 13 golle katkı yaparak WBA'nın bir üst lige tırmanışında önemli rol oynadı. İrlanda Milli Takımı'nda Shay Given'ın arkasında yedek bekleyen Dean Kiely de büyük bir sürpriz olmazsa "sezonun en iyi kalecisi" seçilecek. Dünya Kupası'nda Yeni Zelanda formasıyla izleme şansı bulacağımız 91 doğumlu Chris Wood ve Auxerre'den kiralanan eski Galatasaraylı Gabriel Tamaş'ın da katkıları bu sezon oldukça fazlaydı.

Nottingham Forest yükselebilirse Premier League'e renk katacağı kesin.

Ligi 3, 4, 5 ve 6. sırada bitirecek takımlar play-off mücadelesi verecek. WBA'nın bulunduğu ikincilikten bir alt sıraya indiğimizde karşımıza bir zamanlar fırtınalar estiren Nottingham Forest çıkıyor. Forest için kadrodaki en kilit adam kaptan Paul McKenna oldu. Preston'la 400'ün üzerinde maç oynayarak kuzeybatıda şimdiden efsane oldu. Yeni kulübüne de asi ruhunu ve mücadeleci stilini çok iyi yansıtan McKenna kesinlikle sezonun en önemli yıldızları arasında. "Georghe Best"imsi kanat bindirmeleriyle izlemeye alıştığımız Paul Anderson, Polonia Varşova takımından kiralanan Radoslaw Majewski, kalesinde devleşen Lee Camp ve savunmanın sağlam adamı Wes Morgan da diğer dikkat çeken isimler oldu.

Cardiff City: Çıkmadık candan umut kesilmez.

Play-off'la bir üst lige tırmanma savaşında yer alan diğer takımlar ise Galler takımı Cardiff City, geçen sezon League One'da şampiyon olan Leicester City, Premier League'e uzun süredir hasret olan Swansea, liman işçilerinin kurduğu Blackpool, Tuncay'ın ex takımı Middlesbrough ve bu takımlar arasında şansı en az olan Bristol City. Bu takımlardan da bu sezona damga vuran oyuncular arasında Peter Whittingham, Michael Chopra, Anthony Gerrard (Cardiff), Charlie Adam (Blackpool), Gary O'Neil, David Wheater (Middlesbrough), Leon Britton, Ashley Williams (Swansea), Louis Carey, Nicky Maynard (Bristol City) gibi isimler var. Play-off'lar başladığında derin bir analizle bu civarlara yeni bir post bırakacağım.

PUAN DURUMU:

GOL KRALLIĞI:

ASİST KRALLIĞI:

BENCE SEZONUN EN İYİ 11'İ:

Ördü Kader Ağlarını

03.04.2010
Barcelona-Athletic Bilbao

Kadrom



Bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kalan takımlardan karma bir 11 yapmak istedi canım. Arsenal, CSKA, Bordeaux ve Lyon'lulardan özür diliyorum. Benim yapabileceğim bir şey yok. Seçenekler başka seçenek tanımadı...

Dünden Bugüne Dünya Kupası Maskotları

Dünya Kupası maskotları turnuvalar için büyük önem arz eder. Kupalar geçip bitse de isimleri anıldıklarında akıllara ilk bu maskotlar gelir. Benim favorim her zaman Footix olmuştur. İki numara konusunda da Willie ve Zakumi arasında gidip geliyorum. Bazıları da cidden kötü.. Ciao'nun ne olduğunu çözemedim. İtalyanlar fazla kasmamış anlaşılan. Ato, Kaz ve Nik yanlış zamanda ortaya çıkmışlar. Şimdi çıksalar Avatar 2'de baş rolleri kaparlar. Meksika'da malumunuz iki Dünya Kupası düzenlendi. 1970'deki maskot 1986'daki maskottan 16 sene daha güzel!!! Almanlar da işi fazla becerememiş. 1974'deki Tip ve Tap bildiğin Schweinsteiger ve Ballack. 2006'daki Goleo'nun elindeki Pille de elmaya benziyor. 1994 Striker bildiğin Looney Tunes karakteri. ABD'den de onu beklersin zaten. 1982'deki Naranjito ise Türkiye Manavcılar ve Pazarcılar Federasyonu, Dünya Kupası düzenlerse tekrar maskot olabilir. Arjantinli Gauchito ise etkisiz eleman.


WORLD CUP WILLIE (İngiltere 1966)

JUANITO (Meksika 1970)

TIP & TAP (Batı Almanya 1974)

GAUCHITO (Arjantin 1978)

NARANJITO (İspanya 1982)

PIQUE (Meksika 1986)

CIAO (İtalya 1990)

STRIKER THE WORLD CUP PUP (ABD 1994)

FOOTIX (Fransa 1998)

ATO & KAZ & NIK (2002 Japonya ve Güney Kore)

GOLEO VI & PILLE (Almanya 2006)

ZAKUMI (2010 Güney Afrika)

Yıllar



Demin gördüm, goal.com paylaşmış. 1990 Dünya Kupası'nın yıldızları şu günlerde teknik direktör olarak karşımızda.. Üçünü de yakından tanıyoruz. Üçü de o günlerdeki başarılarına hasret... Leman Sam'dan gelsin:

Hey yıllar yenilmedim size 
Benim için bahar aynı 
Aynı o ılık rüzgar yine aynı 
Esiyor ellerimden  

Hey yıllar yenilmedim size 
Hatıralarım bile aynı 
Hep aynı sevgiyle hasretim 
Duygularım hep aynı

15 Nisan 2010 Perşembe

Ayın kitabı: Big Chiv


Tottenham Hotspur efsanesi Martin Chivers'in otobiyografisi. Maalesef Türkçe çevirisi yok ama İngilizcesi olanlara kesinlikle tavsiye ediyorum. Chivers'i bilmeyenlere biraz anlatayım. Onun için Tottenham'ın Metin Oktay'ı diyebiliriz. Spurs'la çıktığı 278 maçta 118 gol atmış. 1970-1971 sezonunda ligi 3. sırada bitiren Tottenham'ın attığı  63 golün 27 tanesinde onun imzası var. Bir nevi yaşayan efsane. Kitabında ise yer alan en ilginç hikayeyi paylaşmak istedim: 60lı yılların sonu 70li yılların başına Don Revie yönetiminde Premier League'e damga vuran Leeds United Chivers'i transfer etmek istiyor. İki tane yetkili Leeds yöneticisi bir minibüsle kendisini Londra'dan kaçırmaya kalkıyor. Sadece transfer görüşmesi yapılacağını zanneden Chivers yolda mukavele imzalatmak için direten Leeds'li yöneticilere sinir oluyor ve bir benzincide durduklarında, "tuvalete gidiyorum" diyerek Londra'ya otostop çekerek geri dönüyor. Döner dönmez White Hart Lane'in yanında bulunan kulüp binasına giderek "sözleşmemi uzatın, beni rahat bırakmıyorlar" diyor.

Kitabı almak isteyenler için:
http://www.amazon.co.uk/dp/1905326742?tag=tothotblonew-21&camp=1406&creative=6394&linkCode=as1&creativeASIN=1905326742&adid=1H0HMN19E74FJS9QX2ZH&