20 Ağustos 2009 Perşembe

Premier Lig başladı


Epey beklemiştik Ada'da futbol mevsiminin başlamasını. İngiltere'de hava genelde yağışlıdır. Sert ve rüzgârlıdır.. İlk haftası geride kalan futbol mabedi Britanya'da da maçlar hava durumundan farksızdı. Gol yağmuru şeklinde seyreden maçlar sert mücadeleler ve rüzgâr gibi titreten skorlarla sona erdi. Liverpool'un şampiyonluk hasreti, F.Bahçe'nin Türkiye Kupası hasreti gibi oldu iyice.. Ligde ilk haftanın sonucu merakla beklenen karşılaşmasında Robbie Keane, Steven Gerrard'ı fena vurdu: 2-1. Gerrard'ın kariyerinde bir Premier Lig şampiyonluğu bulunup bulunmayacağı zaten merak konusuyken Keane bu merakın bir sezon daha sürebileceğinin sinyallerini verdi Stevie'ye. Bu arada yeni transfer Aquilani 18 kişilik kadroda yer almadı. Liverpool'lular hemen umutsuzluğa kapılmasın. Az önce biten maçta Stoke City'ye 4 attılar.


Son şampiyon Manchester United, Ronaldo'suz versiyonuyla merak konusuydu. Ligin yeni ekibi Birmingham'ı ağırladılar. Ronaldo'suz olmak demek Rooney'siz olmak anlamına gelmiyordu. Asi çocuk yine yaptı yapacağını. 25 metreden ligdeki 99. golünü attı United adına. Ferguson'a da 3 puan hediye etti. Ancak Birmingham'ı daha çok beğendim bu maçta. Ligde kalırlar bu sene. Manchester'ın rakipleri bu sene daha ciddi ve Manchester geçen seneki Manchester kesinlikle değil. Az önce biten maçta ligin bir diğer yeni ekibi Burnley'e 1-0 yenildiler.


Tottenham'lı biri olarak bu sene gerçekten çok umutluyum. İlk iki haftada alınan sonuçlar insanı ister istemez heyecanlandırıyor. Liverpool'u 2-1, Hull City'yi 5-1'le geçti Harry Redknapp'ın öğrencileri. Bu arada ön liberoda oynayan Tom Huddlestone ve sol bek Benoit Ekotto'ya dikkat! İkisi de çok genç ikisi de çok yetenekli. Böyle devam ederlerse kariyerleri Tottenham'da devam etmez.. En azından Florentino Perez ve Roman Abramoviç başkanlık serüvenlerini sürdürdükçe..


Chelsea çok enteresan. Bu takımı zaten oldum olası anlayamadım. Ekibi fazla bozmamışlar. Ancelotti faktörü takımı hem olumlu hem de olumsuz yönden etkilemiş. Yıldız oyuncular daha bi iştahlı gözüktüler gözüme. Ancak ilk iki haftada sergilenen mücadele yetersiz. Hull City'yi zar zor 2-1 yendiler. İlk maçta Drogba'nın insanlık dışı frikiği ve orta-şut karışımı golü 3 puanı getirdi. Az önce de Sunderland'i gidecek mi kalacak mı söylentileriyle boğuşan Deco'nun süper performansı ve Lampard'ın penaltısı sayesinde 3-1'le geçtiler. Chelsea için konuşmak için çok erken. Bu arada Hull City demişken meraklısı için belirteyim: Reading'ten aldıkları Stephen Hunt çok bahtsız adammış. İlk iki haftada Chelsea'ye de, Tottenham'a da gol attı.. Ancak aldıkları sonuçlar 2-1 ve 5-1'lik mağlubiyetler.. Lige bu kadar iyi başlamasına rağmen sevinci kursağında kaldı adamcağızın.. Zaten 28 yaşında kapağı zar zor atmış Premier Lig'e.. "Championship'te böyle şeyler olmazdı" dedi az önce biten Tottenham maçının ardından.. Eee burda deniz dalgalı tabii..


Arsenal'e gelelim.. Gençlik muhteşem başladı lige.. Everton deplasmanında 6-1'lik galibiyet her baba yiğidin harcı değildir.. Maç 4-0'iken Merseyside'ın diğer yakasında Liverpool'un Tottenham'a yenildiği haberi gelince Everton'lıların kendi maçlarını bırakıp, o maçın sonucuna sevinmeleri ilginçti.. Futbol enteresan bir olay tabii. Oluyor böyle vakalar.. Neyse Arsene Wenger'in bebelerine gelelim.. Yeni ve tek transfer olan Thoma Vermaelen golünü attı.. Defansta da sırıtmadı.. Zaten yarım düzinenin içine önüne gelen gol sığdırdı.. Fabregas'ın skoru 5-0'a taşıdığı gol izlenmeye değer. Uzaydan vurdu Goodison Park'ta gol oldu.. Ancak bu muhteşem görünümüyle bile Arsenal şampiyonlukta en zayıf halka.. İşe biraz da tecrübe katmak gerek.. Manchester City'ye gelelim.. Bu takıma ısınamadım ben. Adebayor gol attı. Tevez asist yaptı. Kazandılar. Ancak City'nin ruhu kaybolmuş. Tribünlerdeki işçi ruhu yerini kapitalizme bırakmış.. Şehrin asi ruhunu, karalar bürümüş..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder