12 Ekim 2009 Pazartesi

Ne yabancısı? Ne yerlisi?


Milli takım hakkında bu aralar herkes soru sormaya başladı. Türlü türlü sorular bunlar. Fatih Terim'in istifasının ardından en çok sorulan soru ise "Yabancı hoca mı gelmeli yerli hoca mı?" Gazetelerimiz de daha 1 gün beklemeden sayfalarını değişik değişik hocalarla süslemiş. Guus Hiddink, Mircea Lucescu, Mustafa Denizli, Bülent Uygun ve Ertuğrul Sağlam gözüme çarpanlar. Peki asıl sorun gerçekten de Fatih Terim miydi? Forvette Fatih Tekke olsa Bosna'yı yenebilecek miydik? Nedense asıl sorunları görmezden geliyoruz. Türk futbolu bir tür şans oyunu gibi. Kolonları dolduruyorsunuz, iyi bir sonuç elde etme şansınız milyonda bir. Kabul edelim ki Türk futbolu Avrupa'da söz sahibi değil. Almanya, Hollanda veya İngiltere gibi kendimize has futbol tarzımız yok. Doldur boşaltlara, bireysel yeteneklere ve en önemlisi şansa güveniyoruz. Böyle bir ülkenin grubunu 3. bitirmesi bile mucizedir. Yurt dışında oynayan sadece 1 oyuncumuz var. O da İngiltere Premier Ligi'nde düşmeme mücadelesi veriyor, hatta takımında kadroya bile zor giriyor. Ne doğru düzün bir alt yapımız, ne bilinçli bir seyircimiz ne de adam akıllı bir oyuncu takip sistemimiz var. Böyle bir ortamda bana göre Fatih Terim sadece günah keçisidir. Yerine gelecek kişiyi düşüneceğimize önce Türk futbolunu sağlam taşlar üzerine oturtmamız gerekir. Harry Kewell'ın sözüyle bitirelim: "Futbolun Türkiye kadar sevildiği bir yerde futbol sahaları Wembley gibi olmalı"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder