24 Haziran 2010 Perşembe

Benim tuttuğum bir takım vardı. N'oldu ona?


İkinci Fatih Terim döneminin üzerinden ne kadar geçti? En fazla altı veya yedi sene. Galatasaray'ın o zamanlar da acayip bir transfer anlayışı vardı. Ali Lukunku'lar, Sergio Almaguer'ler, Muhammed Sarr'lar gelip, gitti. Galatasaray'ın sağlam çuvalladığı bir dönemdi. Özellikle 2003-2004 sezonu Galatasaray taraftarının gerek 6-0 travması yüzünden, gerek yapılan transferler nedeniyle, gerekse de sezonun altıncı sırada bitirilmesinden dolayı unutmak istediği bir sezondur. Ancak o sezonda bile Galatasaray, her zaman alt yapısından yetişen oyuncularına sahip çıkmış, gelecek vaat eden Cafercan Aksu, İlker Erbay, Mülayim Erdem gibi isimleri A takım seviyesine getirebilmiş, alt yapıdan yetişen ve o zamanlar sağ açıkta fırtınalar estiren Sabri Sarıoğlu'na da takım içerisinde daha önemli roller vermiş, alt yapıdan yetişen oyuncuların takım içerisinde söz sahibi olabildiği güzel bir kulüptü. Güzel bir kulüp ne demek? Kastetmeye çalıştığım şey Barcelona gibi, Nantes gibi, Ajax gibi alt yapı geleneği olan ve eldeki Türk oyuncuların değerinin bilindiği, takımdaki abi-kardeş hiyerarşisinin o zamanlar için olmasa bile gelecek için olumlu sinyaller verdiği bir kulüptü Galatasaray. Sırf bu yüzden bile sevilmeye değerdi.


Şimdi bakıyorum kulübüme. Uzaktan. Neler olup bittiğini anlamaya çalışıyorum. Bu sene transferleri organize etmesi ve yurt dışındaki transferleri yönlendirmesi için kulüp içerisinde görevlendirilen Adnan Sezgin şöyle diyor: "Geçen seneden aldığımız dersler doğrultusunda pahalı transferler yerine genç ve gelecek vaat eden oyunculara yönelmeye karar verdik". Ne kadar güzel değil mi? Her ne kadar samimiyetine inanmasam da geçen seneden dersler almış olması ve kafasında bir transfer ideolojisinin belirmesi gerçekten çok hoş. En azından bir planı var ve bunu söylüyor. Planı sevmeseniz bile sonuçta en kötü plan bile plansızlıktan iyidir. Buraya kadar çok güzel.


Galatasaray'ın bugüne kadar yaptığı transferlere bakıyorum. Gerçekten de Adnan Sezgin'in dediği gibi. Yetenekli ve futbola aç olan oyuncular alınıyor. Mesela Çağlar Birinci. Peki sormak istiyorum; Çağlar Birinci alınırken karşılığında Denizlispor'a verilen Murat Akça, Erhan Şentürk, Fırat Kocaoğlu ve Semih Kaya neden kulüpten gönderildi? Bu oyuncuların alt yapıdan yetiştirilme maksadı takasta kullanılmaları mıdır? Şimdi alt yapıda yetişmekte olan, Galatasaray Futbol Okulları'nda top koşturan, U17 ve U16 takımlarında meslek olarak futbolculuğu seçmiş olan çocuklar bu transferi görünce ne düşünür? Sen şimdi bu transferi yapıp "biz bu sene gençlere yöneldik" deyince bunun inandırıcılığı nerede kalır? O transferi gören bir çocuktan her gün idmana aynı şevk ve hevesle gitmesini nasıl beklersin?


Ya da Serdar Özkan. Aynen Adnan Sezgin'in tasvir ettiği gibi. Genç ve oynamaya aç. Serdar'ın alındığı yer Beşiktaş. Peki Beşiktaş manyak mı ki genç ve bu kadar yetenekli bir oyuncuyu kadrosunda tutmasın. Nedeni basit, adamın Google'a bile adını yazınca üç fotoğrafından biri sigaralı. Hatta adının yanına "alem", "kızlar", "kumar" gibi sihirli sözcükler yazınca neler neler çıkıyor. Adnan Sezgin bu transferi yapınca, üstüne bir de "Beşiktaş'tan Serdar'ı kopardık" gibi ucuz bir yöntemle kamuoyuna yutturmaya çalışınca senin alt yapındaki çocuk merak etmez mi "bu adam kimdir" diye. Sen bu kulübe bir sporcu aldığın zaman otomatikman alt yapındaki oyunculara da bir "role model" alıyorsun. Serdar Özkan mıdır yani futbol akademilerinde oynayan çocukların alacağı örnek?


Bunlar yapılmış en bariz hatalar. Ufuk Ceylan'ın Manisaspor'dan alınma sürecini, Ali Turan'ın Kayserispor'dan alınma sürecini, Mehmet Batdal'ın Bucaspor'dan alınma sürecini düşünelim. Sana gelirken kendi kulübünde idmanlara çıkmayı reddeden Ufuk'un iki sene sonra sana aynı şeyi yapabileceğini nasıl hesap etmezsin. Sözleşmesini uzatmayıp, açıklamalarıyla kulübünü zan altında bırakan bırakılan Ali'nin iki sene sonra sana aynı şeyi yapabileceğini nasıl hesap etmezsin. Süper Lig'e terfi ettiği günün akşamında "Başkanıma söz verdim, bir sene daha Buca'dayım" diyen Mehmet'in iki sene sonra sana aynı şeyi yapabileceğini nasıl hesap etmezsin? Bu mudur yani Galatasaray'ın genç futbolculara yönelme formülü? "Gençlere yöneliyoruz" deyip gençleri ayartmak mıdır koskoca Galatasaray'ın geldiği son nokta?


Bunlar yetmedi işte. Gençlere yönelmeye devam ediyor Adnan Sezgin. Bu akşam Uğur Uçar Ankaragücü'ne, Emre Güngör de Gaziantepspor'a satılmış. Geçen sezon Emre Güngör sakatlıktan çıktığı zaman büyük bir sevinçle Ali Sami Yen'e koştuğumda, onu birkaç dakika olsun izleyebilmenin mutluluğu önümüzdeki sezon bana nasıl geri dönecek? Tut ki bu mutluluğu Emre Çolak için yaşayacağım. Böyle bir ortamda bu çocuğun sezon sonunda Ankaragücü'ne gitmeyeceğinin garantisini kim verecek bana? Uğur Uçar, Konya'da sakatlandığında şampiyonluk kaçmışçasına üzülmüşlüğümü, onu satarak mı gideriyorsunuz siz şimdi?


Her taraftar kafasında kendi takımını yaratır. Mesela adamın biri Lincoln'ün alınmasına mutlu olur, Galatasaraylılığını bunun üzerinden betimler, kimisi çıkar "Olum biz UEFA kupasını aldık eheh eheh" der, Galatasaraylılığını bunun üzerinden betimler, işte benim Galatasaray'ımda da alt yapının ve kadrodaki genç oyuncuların rolü çok büyük. Bunu söylediğim zaman çıkıp, "Ne yani UEFA kupasına sevinmedin mi?", "Lincoln'ün gelmesine sevinmemiş olamazsın..." gibi laflar söyleniyor. Tabi ki UEFA kupasının alınmasının benim hayatımda önemli bir rolü var. Tabi ki Lincoln'ün gelmesine çok sevinmiştim. Ama dediğim gibi benim kafamdaki Galatasaray'ı Galatasaray yapan en önemli unsurlardan biri Türkiye'de hiç olmadığı kadar gençlere önem veriyor olmasıdır. En büyük dileğim Galatasaray'ın yeni stadındaki ilk maça, koşarak, sırtıma geçirdiğim Tugay Kerimoğlu formasıyla mutlu bir şekilde gidebilmekti. Görünüşe göre bu olmayacak. Çünkü anlıyorum ki artık "Benim Galatasaray'ım" diye bir şey kalmamış.

4 yorum:

  1. yazı baştan sona duygusallıkla ve adnan sezgin önyargısıyla kaleme alınmış. bahsettiğin oyuncuları sanki adnan sezgin tek başına yollamış, aldıklarını da tek başına almış gibi bir hava vermişsin.

    bu transferler yapılırken rijkaard uyuyor muydu? adnan polat, haldun üstünel, johan neeskens tuvalette miydi ki tüm suç(!) adnan sezgin'e kaldı?

    ikincisi, bu hepsi geleceğin pele'si, maradona'sı, koeman'ı, beckenbauer'i olacak olan genç adamları gerçekten kaç kere canlı izledin? en basit örnek semih kaya. büyük kaptan demedi mi "semih top rakipteyken nerede durması gerektiğini bilmiyor" diye? 18 yaşında bir adamın bu eğitimi çoktan almış olması gerekirdi. erhan şentürk'e eğer bir kayıp olarak bakıyorsan orada zaten söz biter. uğur uçar da sakatlığından sonra artık tercih edilemeyecek kadar geriletmişti futbolunu. bunu görmek gerek.

    ne galatasaray büyük zarardadır, ne de bu gençler ileride iş yapacak elemanlardır. esas kızılacak bir nokta varsa, ki eminim onun da açıklaması vardır, caner erkin gibi bir adamı fenerbahçe'ye kaptırmak üzere oluşumuzdur. ancak bu kadar şey olurken tüm olayı adnan sezgin'e yıkmak, kendisinden nefret eden ve neredeyse tüm "gassaray" taraftarlarının "fenerbahçeli" dediği medyayla ağız birliği etmektir.

    adnan polat aptal değildir, adnan sezgin de bu kadar kötü bir adam olaydı yıllardır bu kulübe bir şekilde hizmet etmezdi. önyargılardan kurtulmak gerek sanırım.

    YanıtlaSil
  2. Arkadaşım yazıyı bir kez daha düzgün okumanı tavsiye ederim. Bu yazıda Adnan Sezgin adına her hangi bir ön yargıdan bahsedilmiyor. Buradaki sorun, takdir edersin ki bir altyapı kulübü olan Galatasaray'ın son yıllardaki verimsizliğidir.

    YanıtlaSil
  3. galatasaray altyapısı yetersiz bir altyapı. ben de diyorum ki o bahsettiğin topçuların hiçbiri bu takımda oynayacak kalibreye çıkamadılar çünkü altyapı eğitimleri yetersizdi. kötünün iyisi olan bu altyapı yıllardır gözümüzü boyamaya devam ediyor. en basitinden arda turan gibi zeki ve yetenekli bir oyuncu galatasaray değil de juventus altyapısından çıksaydı şu an dünyanın en değerli oyuncusuydu. aynı şey sabri için de geçerli.

    yapılan transferler sonucunda verilen futbolcuları büyütmemek gerek. gelenleri tanımıyorum, çağlar'dır mehmet batdal'dır odur budur.

    "Ne kadar güzel değil mi? Her ne kadar samimiyetine inanmasam da geçen seneden dersler almış olması ve kafasında bir transfer ideolojisinin belirmesi gerçekten çok hoş." çok kişisel kaçmış. bu kısımdan dolayı adnan sezgin'e yüklendiğini düşündüm.

    selamlar saygılar efenim.

    YanıtlaSil
  4. saçmalamışsın...

    adnan sezgin vizyonsuz hedefsiz niteliksiz bir adamın tekidir. buna katılıyorum. ama kabahat sadece onda mı? bence adnan polat 10 kat daha fazla kabahatli.

    bir yerde şey demişsin... ayartıyorlar falan diye. bu direk saçma sapan birşey zaten. bosman kuralı diye bas bas bağırılıyor. sallayana tabi...

    uğur diyorsunuz emre diyorsunuz.. bu adamlar bu formayı bir sezon daha terletmeyi hakediyor mu? hak etmek için çalışıyorlar mı? bu soruların cevapları??

    altyapı zaten başlı başına bir sorun. o övündüğün altyapıdan son on yılda 2 adam çıktı. kaç yıldır "övünemiyoruz" ki zaten...

    YanıtlaSil