25 Ekim 2010 Pazartesi

Kadıköy'den puan almanın dayanılamaz hafifliği..


Bir takım düşünün ki derbi maçından önce teknik direktörüyle yollarını ayırmış, en iyi üç futbolcusu sakat, taraftarı ikiye bölünmüş, bir önceki maçta kalecisi kırmızı kart görmüş, son iki haftadır kaybediyor, maçtan iki gün önce yeni hocasıyla anlaşmış, 11 senedir rakibini deplasmanda yenemiyor vs. vs. vs. Özet, takımda kaos hüküm sürüyor...

Maçtan önce kadrolar açıklandığında forvette Pino'yu gören birçok Galatasaraylı çoktan maçı kafasında bitirmişti, aynı adamların maçtan sonra Facebook'ta "Become a fan of Juan Pablo Pino" butonuna basmasını da açıkçası beklemiyorduk. Hani "Galatasaray'ın adının olduğu her yerde umut vardır" diyoruz ya. Bu da o tip durumlardan biriydi. 2005 ve 2008'de kazanılan mucize şampiyonluklarda olduğu gibi Galatasaray bir şekilde yeniden küllerinden doğdu. Kenny Dalglish ustanın sevdiğim lafıdır: "Kazanırsınız ya da kaybedersiniz. Önemli değil. Bir maç hiçbir zaman çözüm değildir ancak her zaman iyi bir başlangıç olabilir". Haksız da sayılmaz. Galatasaray da bugün berabere kaldı. Hakikat, Fenerbahçeliler'in zannettiğinden çok farklı. Ben bugün beraberliğe değil. Bu beraberliğin bir veya iki sezon sonra gelebilecek şampiyonluğun temeli olduğunun farkındayım ve buna seviniyorum. Bu maç yere düşüp kırılan, içi suyla dolu bir sürahinin üzerine atılmış sünger gibi oldu. "Her geçen gün büyüyen kaos ortamı bu maçla beraber Galatasaray'da ibreleri tamamen tersine çevirdi" demiyorum. Ancak yayılan virüsü en azından durdurmaya yetti. Şimdi iyileşme süreci için de Hagi ve Tugay'ın önünde uzun bir süre var...

Bu maç veya sezon sonunda gelebilecek muhtemel bir şampiyonluk benim Frank Rijkaard'ı unutmamı sağlayamaz. Hagi ve Tugay'a güvenim tam. Ancak Rijkaard'ı pis bir biçimde takımdan kovan Galatasaray yönetimi hala sinirimi bozmakta. Geçen hafta Sestak'a karşı yerlerde sürünen Servet'in bu hafta Niang'a adım attırmamasını kabul etmem, edemem. Bazıları maç esnasında Twitter'da "Servet kötü oynuyor", "Sevet batırdı takımı" gibi yorumlarda bulunmuş. Farkında mısınız bilmiyorum ama Servet bu sezon başından beri Milli Maçlar haricinde en iyi maçını çıkardı. Maçtan sonra Hakan Balta'nın "Bazılarımız Rijkaard'a güvenmiyordu" açıklaması da aklımda. Böyle rezil adamlarla gelebilecek bir şampiyonluğa Galatasaray'ın küme düşmesini tercih ederim. Unutmayın Frank Rijkaard'ın altını kazanlar, işlerine gelmeyince Gheorghe Hagi'nin de altını kazacaklar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder